31 Aralık 2012 Pazartesi

2013'e saatler kala

Sevgili 2013,
Senden tüm sevdiklerim için sağlık istiyorum.Sağlık olsun ve onlar mutlu olsunlar.Sevdikleri iyi olsun ki onlar da iyi olsunlar.
Huzur olsun,hayallerimiz gerçek olsun.2013 kutlu olsun❤

27 Aralık 2012 Perşembe

Hobbit,Anna Karenina ve diğer süper filmler

Pazar günü nihayet Hobbit filmini izlemeye gidebildik.Yüzüklerin Efendisi serisini çok severiz öyle ki tekrar tekrar izlerdik eşimle bundan önce.Hobbit filmi o büyülü dünyaya özlemimizi giderdi diyebilirim.Edebi sıralamasına göre gitseydi sinema endüstrisi ilk izleyeceğimiz Hobbit olacaktı.Ama Yüzüklerin Efendisi üçlemesi ile başlandı.Tabi filme orjinal hikayenin fazlası eklenmiş.Keşke Tolkien bir de Elfler üzerine bir kitap yazsaymış.Orta Dünyadaki en sevdiğim karakter Elflerdir.


Tabi bir dolu fragman izledik ve ben hepsini çok merak ettim.Brad Pittin son filminin fragmanını çok heyecan verici buldum.
Yarın vizyona girecek bir film var ki Syhnm da eminim bu filmi heyecanla bekliyor.Anna Karenina .
Bu sıralarda gerçekten güzel filmler vizyona girecek.
görseller sinemalar.com

24 Aralık 2012 Pazartesi

2012 iç muhasebesi

                                                                           görsel

Bu artık bir ritüel oldu.2009,2010,2011 yıllarında da yaptıklarımın üzerinden geçmek,kendimi tekrar dinlemek,kısa bir an sessiz kalıp neler oldu diyebilmek ve daha çok fazlası için.

  • Çok zor başladım ben 2012ye.En kötü denecekler sıralamasına girecek cinsten.Üzerinden gelebilmem aylarımı aldı.Arkasından babamın ameliyat olması,onun iyileşmesi süresi ve yılın son aylarında yaşadığımız stres.Demem o ki kolay bir yıl olmadı benim için 2012.Zordu,bitti geride bıraktım.
  • Zorlukların arasında kendimi yaşamaya,küçük mutlulukları koymaya çalıştım.Anın tadını almaya çalıştım.Zor da olsa başardım.Çünkü her sabah yeniden dedim kendime,yeniden.
  • İsteklerim olmadı,kıyısından bile geçmedi,bir ara pes ettim.Ya da ettiğimi sandım.Ama etmemişim.İnancım devam ediyor.
  • Affediciymişim hem de fazlasıyla bunu bir kere daha anladım.
  • Bahaneleri kendim yaratıp önüme taşlar koyan benmişim.Kendimi en çok baltalayan benmişim.
  • Evren değişimdir demiş Einstein bunu sürekli kendime söyledim hem ben değiştim hem de her şey.
  • Diğer bildiklerimi de tekrarladım sürekli.Unuttuysan al sana dedi sanki biri hep bana.Al hatırla,işte yeni baştan.
  • Ve ne olursa olsun şükretmekten asla vazgeçmedim.
Yeni bir yıl önümüzde duruyor ya daha hiç kullanılmamış.Gıcır gıcır onun heyecanı,bilinmeyenleri bizi sarıyor ya benim  en büyük duam Allah bugünlerimizi aratmasın.Sağlık olsun.Gerisi mühim değil,cidden değil..

21 Aralık 2012 Cuma

Bugün Demir bana

Demir bugün bana:
Annecim çiçekler topliycam bir sürü çiçekler vericem sana çok mutlu olacaksın anne çok dedi❤

Tarihe de bir not düşmek istedim

17 Aralık 2012 Pazartesi

Demirozki ve kış

Geçtiğimiz cuma günü çıldırmama ramak kaldı.Sabır sadece 2 yaşında bir çocuk diyerek kendime telkinlerde bulundum.Sabah erken uyanıp,gündüz uykusunu da sadece yarım saat uyuyunca uykusuzluk mahvetti.Ben de akşam üzeri uyutmak istemedim ve olanlar oldu.Öğleden sonra gel markete çıkalım dedim.Bu montu giymem,bu bereyi takmam krizi yaşadık ve ben de o halde gitmeyelim dedim.O an sinirlendim ama bağırmadım,üstümü çıkardım.O benim hareketlerimden kızgınlığımı anladı,ağlamaya başladı.Kucağıma aldım,sakince anlattım.Tam çıkarken montu üstünden çıkardın,bereni de takmadın,ben de o halde gitmeyelim dedim ve vazgeçtim dedim.Sustu ve sarıldı ben de sarıldım.Ama krizler devam etti.Çadırlar yaptık,oyunlar oynadık,kendi haline bıraktım.Her durumda sıkıldı ve üstüme atladı koltukta otururken.
Zor geçen bir gündü ve geçti.Ama öyle zorlandım ki.
Evde sıkılıyor biliyorum.Bir oyun kurup oynamak da zor oluyor kimi zaman.Kış günleri bizi eve hapsedince iyi olmadı,hem de hiç.
Bugün yağmurun dinmesini bekledim ve hemen aldım çıkardım markete doğru.Yürüdük ve geldik.Hoş ne farketti.Ben bu satırları yazarken omzumda şu an.Sarılıyor,sandalyemden aşağı.
Durum bu işte:)

12 Aralık 2012 Çarşamba

Demir bugün 26 aylık oldu

Anneler babalar çocuklarını hep bebeklikleri ile hatırlarmış dedikleri doğruymuş.O yüzdendir ki Demir bir şey yaptığında en çok da ilginç bir şeyler söylediğinde şaşırıyoruz.O yaşaması gereken zamanı yaşıyor.Yaşının gerektirdiklerini yapıyor.Ama biz hala bebekmiş gibi görüp şaşırıyoruz karşımızdaki çocuğa.
Mesela dün annemlerde iki koltuk arasına girmiş bir yandan da oyun yapıyor.Anne çıkar beni çıkar beni diyor.Ben de kal sen orada dedim,madem kendin girdin, kendin çık dedim gülerek.Birden ciddileşti.Neden ben burada kalayım anne,neden anne dedi.Nedenlere de başladık demek dedim.Şimdi bu neden soruları var artık bizde.Dün akşam eşim,ben Demir oturuyoruz.Demir benim telefonumu aldı fotoğraf çekicem anne dedi.Sonra da bize sesleniyor,herkes buraya toplansın,hadi fotoğraf çekeceğim herkes gelsin dedi.
Artık karşımızda minik bir adam var.Sohbet edebiliyoruz,şarkılar söylüyoruz.
Demir dans etmeyi ve müzik dinlemeyi çok seviyor hala.Müzik aç anne,müzik aç diyor.Hoş son zamanlarda en çok Gangam Style tercihi de olsa açıyoruz ve dinleyip dans ediyor.
Oyuncak Hikayesi çizgi film karakterlerini bir dergide görüp bana sormaya başladı.Ben de onun bir çizgi filmi olduğundan söz ettim.İyice merak edince çizgi filmini açtım ve çok hoşuna gitti.Yeni takıntılarından biri de bu.
Hastalığı ile birlikte iştahsızlaşmış bir şey yememeye başlamıştı.Hastalık geçince çok şükür yeniden sevdiği şeyleri istiyor benden.Keklerimi çok seviyor en çok da onun için yapıyorum.Anne sütünü bıraktıktan sonra daha çok süt içmeye başladı.Süt en sevdiği şeylerden biri.
Sevmediği yiyecekler konusunda ısrar etmiyorum,yemiyorsa aradan geçen uzun zaman sonra tekrar deniyorum.Bebekliğinde de öyle yapıyordum.Bazen uzun zaman geçince hiç yemediği bir şeyi de deneyebiliyor.
Atıştırmalık tabaklarını da seviyor.Akşamları kuru dut,kuru üzüm,elma,kuru elma,kuru kayısı,muz,kraker falan bir tabağa koyuyorum ve pıtır pıtır yiyor.Pıtır pıtır demişken nar yemeyi de çok seviyor.Çünkü narları da pıtır pıtır yiyor.
Demir gezmeyi seven bir çocuk.Havaların soğuması ile evde geçirdiğimiz zamanlar çoğalmaya başladı o yüzden sıkıldığını hissediyorum.Kalem vermek bile istemiyordum bir zamanlar erken tanışıp sıkılmasın diye ama bir şekilde kalemle tanışıyorlar üstelik yasakladıkça daha çok istiyor.Şimdi o merakı geçtiği için öyle bir ısrarı yok.Geçen gün sulu boya denemesi yaptık çok eğlendi.Oyun hamurları ile oynuyoruz arada.Çok sıklıkla bu tarz şeyler yapmıyoruz.Arada sırada yapınca o da çok keyifleniyor.
En çok sevdiği kitaplardan biri fuarda aldığım Tübitak yayınlarına ait Çiftlikte 1001 şeyi bulun kitabı.Hayvanları sevdiği için çok ilgisini çekti.
Ayrıca hala benim uydurduğum hikayeleri dinlemeyi seviyor.Uyumadan önce bu tarz hikayeler ilgisini çekiyor.Fakat uyumaktan ziyade sonuna kadar hikayeleri dinliyor.Uyku konusunda hala zorlanıyoruz.Uykuya zor dalan bir çocuk Demir,uyuduğunda da uzun uzun uyumayan.Geceleri bir ara uyanmıyordu.Şimdi yeniden uyanmaya başladı.Bu da beni cidden çok zorluyor.Hem geç uyuması hem de gece uyanması derken dengem sarsılabiliyor.Ama deliksiz uyuduğu geceleri de gördükten sonra sabır diyorum kendime.Bugünlerde yakındır.
Artık evin içinde bana bir arkadaş.Birlikte kalkıp kahvaltı etmek ona çok zevk veriyor.Öyle ki anneme geçen gün zevkle anlatmış.Hele bir de babası varsa bayılıyor o zaman o sabahlara.
Hatta bana yardım ediyor buzdolabından bir şeyler çıkarıyor.Masaya koyuyor falan.Ben de Demir hevesli olduğu için evde böyle ufak tefek görevler veriyorum.Çamaşırları makinaya koyarken,çıkarırken.Masaya bir şeyler koyulurken.Mutfağa gitmesi gereken şeylerde.Oyuncaklarını toplarken.Bana yardım et anneciğim dememle harekete geçmesi bir oluyor.
Böyle böyle büyüyor işte benim minik balkabağım.Annesine her gün yeni şeyler söyleyerek ve de en çok arkadaşlık ederek..

11 Aralık 2012 Salı

Kendime not

Kendimi engelleyenin ben olduğumu anladım tam da bugün.Yok öyle değil yok böyle değil derken düşüncelerle kendi yolumu kapadığımı anlamamla kendimi aydınlanmış hissetmeye başladım.Sanki bir kapı açıldı.Düşüncelerimiz kaderimiz oluyor diyerek kendimi uyandırdım.
Bunu da not düşüyorum ki olur da unutur gibi yaparsam diye.
(Fotoğrafın anlamı yok gibi ama benim için büyük.Aylarca taktiğim bilekliğimi çıkarıp denize atmıştım.)


10 Aralık 2012 Pazartesi

Günaydın




Ne zamandır özenle kendime kahvaltı hazırlamıyordum.Günlerdir kek bile yapmıyordum.Elimi hiç bir şeye sürmek istemiyordum.Zorla,yapılması gerekenleri yapıp kenara çekiliyordum.
Dün tüm gün evde oturunca kalk kalk dedim kendime 10-15 dakikada uydurmasyon bir kek yaptım.
Başlangıçta zorla kendini sonra gerisi gelir dedim çok şey için.
İyi ki dedim,ne demişler ilk önce aynada kendine gülümse gerisi gelir.


5 Aralık 2012 Çarşamba

Yeniden 15 olur musun olamazsın



Yeniden 15 olamam diye düşündüm bu sabah.Çünkü 15 yaşındayken yaşadığım büyük aşkım aklıma geldi.Sabah evden çıkar okula doğru yürürdüm.Evet servis falan yoktu,yürür giderdik okula.Evlerinin önünde geçerken bakmayacağım bu sabah kapılarına derdim.Bakmayacağım der yine de bakardım.Genelde de tam evden çıkarken görürdüm onu.Aynı zamanlarda çıkardık.Çok uzun yıllar sonra itiraf etti ki,o da beni beklermiş,camdan gizlice bakar geçiyorsam hemen fırlarmış dışarı.Çok geç kaldın itirafın için demiştim bunu bana dediğinde.
Neyse işte ilk aşktı belki benim için içimi ısıtan gülüşü falan ne kadar da güzeldi.Nedense yıllardır düşünmediğim şeyler aklıma geldi.Çünkü kendime dedim ki yeniden ne 18,ne 17,ne 15,ne 25,ne 30,ne de 32 olacaksın.Geçti gitti giden yıllar.Sanki yeniden dönebilirmişsin gibi hoyratça geçsin desen de.Yok işte geride hepsi.
Çünkü geride kalan hep daha genç olmak.Daha genç hep yeni gelen yaştan.Yeni gelen hep olgun,hep de olgun olması beklenen.
Hep cici,hanım kız oldum.Örnek insan,hep aynı çizgide yürüyen.Zaman zaman düşündüm bir gün taşkınlığım olur mu diye.Ya da ne bileyim yeter artık dediğim bir an.Kafamın dank ettiği an.Yok olmadı.Küfürlerim bile küfür değil mesela etmek istesem.En kötü sözlerim gerizekalıdan öteye bile geçemez çoğu zaman.
Ama değişmez insan çoğu zaman.Değişmek ister olmaz.Bir gün biri değişince değiştirince her şeyini vay hiç ondan beklemezdim deriz değil mi?Çünkü o odur,yıllardır aynı kişi.

4 Aralık 2012 Salı

Bu yürek çok ağırlaştı biraz yükünü boşaltmalı

Serseri mayın gibi belki ruhum.Orada,burada,ama hedefsiz.
Bu zamana kadar yaşadığım en yalnız hallerimdeyim belki de.Bu kadarı da yeter be dedirten.
Evet kırılganım da.Mesela en sevdiğim arkadaşımın sözleri beni çok incitiyor olabilir.Hassasım işte.
Ruh halim mevsimsel olarak değişim kazanabilir.Güneşle doğru orantılı.Ama yağmur yağıyorken ağlamak da lazım.Yürek de biraz rahatlamalı.
İyi geldi işte bir kaç göz yaşı dahi olsa.
İsyan etmedim ki ben?
Bunlarla sınanıyorum çok şükür,yaklaştım,yaklaşıyorum derken yine en başa mı sarıyorum.3 yıl öncesine.
Ama saramam da bir fark var koca bir fark.Anne olmam,harika bir evlada sahip olmam.Tüm bunlar bile çekip çıkarabiliyor,mesela anlar gibi bu hallerimi gelip sessizce yanıma ilişmesi gibi.
Neyse ki annesi çok uzatmaz bu halleri,yürek ağırlaştıysa fazlalıkları atar aşağı.
Aslında fazla gelen ya da hiç yokmuş gibi sayılan kişileri de atacağım.
Kısır döngü işte kendimi tekrarlatıyor.
Bir peri belirse aslında şu dese,böyle dese,öyle kaybolmuş gibi oluyorum ki yönümü gösterecek bir ışığa ihtiyacım var.
Hep bir amaç var ama bulamadım bu zamana kadar.

Çok inat ettim,bulamadım.


2 Aralık 2012 Pazar

Sonbaharı uğurla Yıldız



Ne çok uzak kalıyorum senden.Çok özlüyorum seni ama neden uzak kalıyorum bu kadar ben de bilmiyorum.
Ben yine aynıyım.Süper bir sonbahar geçirdim,tadına vardım kendimce.Kuruyan yapraklar,ılık havalar,uzun yürüyüşler.Evet takvime bakınca da anladım kış gelmiş.
Daha çok müzik dinleyip,daha çok kitap okuyorum.Yani daha çok kendim oluyorum.Tüm bunlara nasıl fırsat buluyorsun diyenlere de cevabım;ee ne yapayım bunları da yapmazsam.Anneyim diye emekli olmadım.Tamam ilk 1 yıl bir çok şeyden emekli olmuş gibiydim.O uykusuz gecelerle sanki yarı uykulu bir rüyadaydım.Ama uyandım.
Yine kendimi arayışlarım evet iyi bir şeyler yapabilirim umutlarım bir de inatlaşmalarım var.İnatlaşıyorum yenemezsin diyorum umutsuzluğuma.
İş aramanın verdiği iç ezikliğini yaşıyorum.İş arama sayfalarında ruhum darlanıyor.Enteresan aslında bugünlerimi de çok ararım.Çalışan kadınının dramını da iyi bilirim,bir de anneliği de eklersem kim bilir neler neler yaşarım.
Demirin uyku düzensizlikleri devam ediyor.Mesela saat akşamın 7si uyuyor şimdi.Saçma bir saatte saçma bir şekilde dışarı çıktık ve dönüşte uyudu.Çünkü evde tüm gün uyumadı.Gece kaçta uyur şimdi.Başka bebeler gibi de gece uykusuna dönmez mesela şu anki uykusu.Döner diye düşünmek bir mucizeyi beklemek gibi.
Herkesi kırıp geçiren grip bizim de kapımızı çaldı.İlk önce Demir hastalandı arkasından ben.Günlerce evde oturmak bizi çok sıktı.Hastalık da çok fenaydı.Şükür,geçti.
Zaman geçiyor işte.Kaygılanmam gerekse de kaygılanmayacağım.35e kadar o hayallere devam.

14 Kasım 2012 Çarşamba

Hart of Dixie

Son günlerdeki takıntım bu dizi.Seyhanım bak önceden yazıyorum bize söylemedin falan deme:)Beğeneceğini düşünüyorum,çok hoş izlerken insanı dinlendiren dizilerden.
Dizi genç bir doktorun hiç tanımadığı yine bir doktor olan babasının mirası üzerine Bluebell adlı kasabaya gelip doktorluk yapmasını anlatıyor.Babasının bıraktığı muahanede babasının doktor ortağıyla görev almaya başlıyor.Üstelik Zoe Hart isimli kızımız New Yorkta doğup,büyüyen biri.Küçücük bir kasabaya alışması ve etrafındaki insanlarla olan ilişkilerini anlatıyor kısaca dizi.Başrol oyuncusunu The O.C den hatırlarsınız.
Diziyi izlerken sürekli beni bu kasabaya ışınlayın diyorum.Yaşadıkları ortamın güzelliği kadar komşuluk,dostluk kavramlarını da öyle güzel yaşıyorlar ki,insan imreniyor doğrusu.

12 Kasım 2012 Pazartesi

Demir bugün 25 aylık oldu

25 ayı devirdik oğlumla.2 yaşla birlikte bir çok şey değişti hayatımızda.Odalarımızı ayırdık,anne sütünü bıraktık,konuşma olayını çözdük.Allah biliyor ya anne sütü hadisesine çok stres yapmıştım.Çok şükür o da oldu.2 yaşına kadar isterse devam edecek diye düşünüyordum tabi süt de olursa.Evde olmam ve Demirin de istemesi ile devam etti.
Oda konusunda da anne sütüne devam ettiği için ısrarcı değildim.Ama artık kendi isteklerini dile getirdiği ve büyüdüğü için zorluk çekmemek adına oda ayırma kararını aldım.Anneler zamanı biliyor hem çocukları için hem kendileri için.
Arada geceleri uyanıyor,özellikle korktuğu günlerde.Demir ürkek bir çocuk eğer o gün onu korkutan,ürküten bir şey gördüyse mutlaka gece ağlayarak uyanıyor.Bazen yoldan geçen bir motorun sesinden bile ürküyor.Sesler konusunda bebekken de hassastı.Dışarıda vakit geçirmemize rağmen çoğu zaman yine de korkabiliyor.Örümcek adamın maskesini takan çocuğu parkta görmüştü ondan da korkmuştu mesela.Ki çocuktan rica etmiştim maskeni çıkarır mısın diye içinden 5-6 yaşlarında bir çocuk çıktığını görmesi bile yetmemişti.
Dün onunla izlemeyi çok sevdiği çocuk dizisi Hayal İzcilerini oyuncakları ile canlandırma yaparken benim unuttuğum replikleri,anları söyledi ya hep şaşırdım.
Konuşma konusunda epey ilerledi.Sen nerden çıktın canım ya diye heyecana gelip sorunca çocuğum da kapıdan diye cevap verdi.Mantıklı tabi.
Ondan sonraya onasta,son keze son es diyor.Ama bir çok kelimeyi de doğru telafuz ediyor.
Yemek konusunda zorlandığımız oluyor,zorlamadan sevdiği yemekleri yapmaya çalışıyorum.Evde yaptığım keklere de bayılıyor.Tüm aile bireylerinin isimlerini bildiği gibi bazen bana Yıldız Anne babasına da Ali Baba ya da Yıldızcım,Alicim de diyebiliyor.
Müziğe karşı ilgisi çok fazla.Dans etmeye bayılıyor ve Tibetin gitarıyla oynadıktan sonra gitar istemeye başladı.Eline aldığı kepçeyle falan koltuğa vurarak davul yapıyor ya da uzun bir nesneyi alarak gitarmış gibi çalışıyor.
Uyku düzeni yine bozuldu,geç saatlerde uyumaya başladı yine.Uyurken bilindik masallardan çok benim uydurduğum hikayeleri çok seviyor.Mesela yağmur yağdığında yürüyüşe çıkacağız,ormana gideceğiz diye başladığım hikaye gibi.
Süt içmeyi çok seviyor,yoğurt da severek yiyor.Fakat peynir yememe durumumuz hala devam ediyor.
Demir hareketli bir çocuk,havalar güzelken birlikte güzel vakit geçirmek ve iyi vakit geçirip enerjisini atması için sık sık parka gidiyorduk.Havalar soğuyunca bu mümkün olmuyor açıkçası.
Fakat evde de artık olmayı seviyor,çünkü oyuncaklarla oynayıp keyif alma durumlarına geldik.Atlarla,hayvanlarla,çocuk figürlü oyuncaklarla çok güzel oyun kurabiliyor.
Kıyafet konusunda çok seçici,sevdiği bir tişört olması gerek ya da gömlek giyecek.Gömlekleri cidden çok seviyor.Şapka takıntısı var bir de.Evin içinde bile şapka takabiliyor.Gözlük de aynı şekilde,Gözlük takıp,şapkasını da kafasına geçirip bisikletine binip,kask taktım motora bindim şimdi anneanneye gidiyorum diye turlayabiliyor.
En güzeli de karşılıklı sohbet etmemiz ve de sevgisini belli etmesi,sarılıp,sevdiğini söylemesi.
Hızla büyüyor işte..

























9 Kasım 2012 Cuma

Bu hafta sonu Bulut Atlasını izleyebilirsiniz mesela

Uzun zamandır izlediğim en güzel filmlerden biriydi.Kitabını nasıl olmuş da okumadım dedirtti film boyunca 6 farklı hikayenin çok farklı zamanlarda yaşanmasına rağmen nasıl birbiri ile ilintili olduğunu anlatıyor.
Filme göre tüm yaşanılan hayatlar birbirine bağlı.Bizden önce yaşananlar bizim şu anki hayatımızı etkiliyor.Bizden sonrakiler de.Filmde geçen söz öbeklerini buraya aktaramıyorum.Hele özgürlük ile ilgili olanlar nasıl etkiledi beni.

8 Kasım 2012 Perşembe

Polyanna ruhum

Şimdi mutlu olmayayım da ne zaman mutlu olayım?
Kekini yaptıktan sonra minik bir elin ona uzanıp yemesi,o kekin eve müthiş kokular sarması mutlu etmez mi insanı?
Kahveni sessiz bir anda yudumlamak?

Son baharın tadını sonuna kadar çıkarmak?
Bir dostla paylaşılanlar?
Ya da yeni doğan bebeğin kokusu,etrafına yaydığı mutluluk?

Ve bunların hangisi parayla satın alınır ki?


Ama hep maddi olarak ulaşamadıklarımızla da mutsuz olmaz mıyız?

Oradan bakınca pollyanna gibi görünebilirim ama bu hayat Polyanna ruhuyla daha güzel onu bilir onu sôylerim


5 Kasım 2012 Pazartesi

bana kalan azıcık zaman

Tam uyku saatlerini düzenledik derken saatler alındı,bayram tatili girdi araya hoop yeni baştan.Bu böyle sürekli değişecek tabi.Ama bana kalan zamanların kısalması anlamında zorlanıyorum tabi.Çünkü geç uyursa geç uyanır durumu yok.Aynı saatte kalkar her durumda erken bile kalkabilir.Ve geç uyursa benim de pestilim çıkar,uyur kalırım.
Kitaplar,yazılacaklar,bakılması gerekenler,diğer işler,ev işleri her şey geride kalır.
Şimdi tüm defterlerimi ortaya çıkardım.Yazıyorum,yazmaya çalışıyorum.Tüm güzel fikirler tam da o anlarda geliyor.Aklımda tutmaya çalışıp bir yerlere not almaya çalışıyorum.
Yazmak iyi geliyor,iki cümle bile olsa.
Kendi sesimi duymak gibi.Eski bir dosta sarılmak gibi.
Yalnızlığımı unutturur gibi.
Her sene yeni bir defter alıp yılbaşında başlayacağım derdim.Ama bu sefer şimdi başlıyorum yeni yılı beklemeden başlayacağım dedim.
Gözümün önünden de kaldırmıyorum ki gördükçe yazayım.
Cümleleri özlemişim,onları kağıda aktarmayı özlemişim.Bir de somut şeyler bırakmak istiyorum.Olur da daha büyüklerini bırakamazsam oğluma annem neler düşünüyormuş desin.Beni daha iyi tanısın,elbette isterse,istemezse de kendi bilir,değersiz de görebilir.Belki de hiç tanımadığım insanların eline de geçebilir.Ama cümleler içimden çıkmalı ve yolunu bulmalı.
Aynılık döngüsüne girdim elbette,evdeyim,bunalıyorum zaman zaman.Her şekilde içimdeki durumu güzelleştirmeye çalışıyorum.Çoğu zaman başarılı oluyorum da bazen çuvallıyorum.
Ne olacak sorularını soruyorum sonuç bekliyorum.Aslında son bir kaç gündür bunu da bıraktım.Şu anı düşün sadece dedim kendime.Ne olacak ne olacak biri çıksın ne olacaksa demekten yorulmadın mı dedim kendime.
Yorulmuşum,öyle dedi kalbim.
Bir ergen isyanı gibi içimde bir isyan da var biliyorum.
Kısır döngü de kırılır olacak bundan bir zaman sonra yazacağım postun başlığı.

23 Ekim 2012 Salı

Saklı parça

Geçen gün instagramda bir fotoğraf paylaştıktan sonra ben bakmayı 30 yaşımdan sonra öğrendim diye yazmıştım.
Meyve,meyveydi benim için sebze de sebze.Deniz sadece deniz,gökyüzü sadece gökyüzü.İçtiğim kahve o an için güzeldi sadece.
Kendime döndüğümü sanıyorken ne kadar kendimden uzakmışım meğer.Ne kadar 'benden' uzakmışım meğer.
Şimdi biraz daha yaklaştığımı hissediyorum.Kayıp parçayı bulmama az kaldı biliyorum.
Tamam oldum,olgunlaştım dememe daha var biliyorum.
Ama saklı koyduğun parçayı başka yerlerde ararken içimde olduğunu fısıldadın ya bana, şükürler olsun.

19 Ekim 2012 Cuma

Tam da şu dakikalarda

Bir yandan sabah içemediğim kahvemi hazırlıyor bir yandan da düşünüyordum.Hayırlısı olsun deriz bazı olaylar için.Hayırlısı değilse olmasın.Olmayınca yine de üzülürüz.Sanki hayırlısı olsun diyen biz değiliz.Hayırlısı demek değilmiş diye kabullenmek ne de zor diye kendi kendime dü
düşünüyordum.
O esnada cuma selalarını duydum.İçim bir an sustu,gelen sesi dinledim.Pencereyi açarak daha çok ses gelmesini sağladım.Ama bitmişti.Duymam gereken yerde duymuştum işte.
Tam da o dakikalarda.


16 Ekim 2012 Salı

Yer Deniz Serisi

Ne zamandır kitap postu yazmadım.Okumadığımdan mı?Hayır,tabi ki okumaya devam.Bu arada okuduğum bir sürü kitap oldu.En azından en son yazdığım kitap postundan bu yana.Açlık Oyunları Serisi en hızlı ve severek okuduğum kitaplar arasında oldu.Karolini bayılarak okudum.Bir de Yerdeniz Serisi ile tanıştım ki bilmeyenler bilsin istedim.Ursula K.Leguin kitaplarını kitapçılarda sürekli görüp merak ediyordum.Karıştırıp bakarken Yerdeniz Serisi-1 Yerdeniz Büyücüsü kitabını aldım ve bayıldım.Fantastik bir dünya ama anlatım o kadar farklı ki.Anlattığı dünyaya hooop bir balonla seyahat edip konuyorsun sanki ve o dünyanın içinde yaşıyorsun.Bana öyle güzel zengin bir hayal dünyasının kapılarını açtı ki,fantastik kitap seviyorsanız okuyun derim.

15 Ekim 2012 Pazartesi

Demir 2 yaşına girerken

Bir koşturmaca bir telaş derken Demirin doğum günü de geçti.Geçen sene pek bir şeyden haberi olmayan bebeğim doğum gününden önce süslediğim salona girince şaşkınlıkla etrafa baktı.Beğendin mi oğlum deyince beğendim dedi.
O telaş,gelen çocuklar,misafirler bayıldı,bayıldı.

12 Ekim 2012 Cuma

Demir Artık 2 Yaşında!

Yupppiii 2 yaşındayım!Bu dünyaya geleli,annemi,babamı tanıyalı 2 sene oldu.Büyüdüm artık ben.Boyum uzadı,bıcır bıcır konuşuyorum.
En sevdiğim oyuncak atlarım.
En sevdiğim yer park ve atlıkarıncalar
En sevdiğim içecek süt
En sevdiğim yemek yoğurt çorbası
En sevdiğim kitap atların olduğu kitabım.
İlk defa duyduğum kelimeleri tekrarlıyorum.Sonra aklıma gelenleri de söylüyorum yeri gelince.Başımdan geçenleri de anlatmaya bayılıyorum.
Yaramazlık yaptığımı bildiğim anlarda anneme gider sarılırım çoğu zaman.
Dans etmeye bayılıyorum.Hareketli sevdiğim bir müzik duyunca mutlaka dans etmeye başlarım.
Geceleri hala uyanıyorum.

                                                                                                                         Demir
Son bir kaç haftadır hep bugünü bekliyorum.Yapacağımız doğum günü için falan değil.Bu 2 yıl nasıl geçti,neler yaptık diye.Nasıl geçtiğini anlayamadım desem.
Anneliğimin de 2.senesi.Doğum günleri hep önemliydi bizim için.Annem mutlaka bize özel bir şeyler yapardı ve bunları görmek,hissetmek benim çocukluğumun eşsiz mutluluklarından biriydi.Şu yaşıma geldim annem hala özel bir şeyler yapmaya gayret eder doğum günlerimde.Anne olunca daha iyi anladım,insanın evladı olunca nasıl hissedermiş doğum günlerinde diye.
Özendiğin,düşlediğin bir çok şeyin yanında tek bir düşüncede toplanıyor tüm yaptıkların,çocuğun mutlu olsun.Özel olduğunu hissetsin.
Anne mi oldum ben şimdi diyorum,biri anne,anneee diye seslenirken.Bana dün anne,anneee diye sesleniyor bir yandan da ses vermeyince efendim diyor.Yani benim efendim dememi mi bekliyor.Büyümüş karşılıklı oturup konuşuyoruz.Tüm bunların içinde ben anneyim diyorum kendime.Garip,sanki daha önceden ben yoktum.
Aslında vardım.Unutmuş da değilim.Bir parçam da oğlum hep içimdeydi.Ben hep bir oğlum olacağını biliyordum mesela.Rüyalarımda bile.Oğlum olacak benim derdim.Ama anneliği bilemezdim.Annelik emekli olmadan yaptığın,tam zamanlı bir iş.İş de değil ya aslında gönül işiymiş bu.
Yorulduğum,ağladığım,uykusuz kaldığım bir sürü gece oldu.Ve olacaktır da.
Sıkıldığım,bunaldığım kendimi kötü hissettiğim günlerim de oldu.Olacaktır da.
Deli gibi bağırıp,öfkelendiğim zamanlar da.Olacaktır da
Zor işte,kolay değil.Kimse de kolay olacağını söylemedi.Gittikçe kolaylaşan bir şey de değil.Hatta sürekli bunlar iyi günlerin diyen anneler de var.
Anlatmaya kalksan tüm bunlar ne için diye,işin içinden çıkamazsın.Sadece sevdiğim için de diyebilirsin.
Enteresan bir şey işte bu annelik.
Ama düşününce son 2 senede beni en çok güldüren sen oldun bu dünyada.O yüzden ne kadar teşekkür etsem az bu hayata,seni bana gönderdiği için.

                                                                                                      Yıldız


4 Ekim 2012 Perşembe

Ah bu gönül şarkıları


Canım Sibelim beni mimlemiş.O kadar uzun zaman oldu ki mim yapmayalı.Mimin konusu şarkılar.Eskisi kadar müzik dinleyemesem de biraz düşünerek cevaplayacağım bu mimi.

Sesinizin çok güzel olduğunu farzedin ve ideal sahne performansınızı tarif edin. (Hangi şarkıyı söylerdiniz, nasıl giyinirdiniz, size kimler yada hangi aksesuarlar eşlik ederdi?)

Bu elbette Sezen Aksu şarkısı olurdu.

Sezen Aksu-Seni Kimler Aldı bir siyah gece elbisesi,loş ışıklı bir sahne






Özel bir gününüzde bir koro yada özel bir kişi sizin için süpriz bir parça hazırlamış. Parçanın özelliği sizi tarif etmesi. Hangi parça olurdu bu?

Parça beni tarif etmese de..

November Rain -Guns N Roses

İçinizde kalmış, söylenmemiş bir takım şeyler var. uygun şartların biraraya geldiğini hayal edin. O kişiye (yarım kalmış bir aşk, kırgın olduğunu bir dost vs.) duygularınızı anlatabileceğiniz bir fırsatınız var. Ona hangi şarkıyla duygularınızı anlatırdınız?

Çok düşündüm bu soru üzerine de.   Dido-White Flag aklıma geldi nedense.

Sizi şu an okuyanlara göndermek istediğiniz parça?

Boşvermişim Dünyaya

Sibelim bir de 3 videoyu ekleyebilseydim güzel olacaktı ama.

Pinkimi ve Syhnmı mimliyorum ben de;)


Bir de vasiyetim olan bir şarkı var sözlerini yazmak isterim

Kıran Kırana
Unutma

Sen yine sardunyalara su ver

Ben yokken

Unutma

Gazeteleri oku kahvaltı ederken

Unutma

Haberleri dinle her saat başı lütfen

Sen ki acı çekmenin

En kibarını bilirsin

Sen ki mum gibi

İçine içine erirsin

Dayan gözümün nuru

Kavuşacağız elbet bir bağ bozumu

Kıran kırana bu hayat

Yaşayacağız boynumuzun borcu

Unutma bahardır kışın sonu

Sezen Aksu

1 Ekim 2012 Pazartesi

Yeni bir ay,yeni bir hafta

Yeni başlangıçlar sevilir,sevinçle de karşılanır.Kafamda düşünceler gel-git şeklinde.Öyle yoğun haller aldı ki şu 2 günde.Dolunayın da çok etkisi olur diye okudum dün.Bu zamana kadar dolunayın insanlarda çok etkisi olduğunu okur kendimde gözlemleyemezdim.Ama etkiliyormuş işte.
İyi düşünmek gerekir.Belki yarım kalmış tüm hikayeler yolunu bulur.Zorlamamak gerek.
Bir anda böyle düşünürken pat beynimde hayır,ama olmuyor işte diyor.Bir iyi bir kötü.Hepsi dolunayın etkisi dedim.Belki suçu ona attım.Derledim,topladım.
Sağlık olsun dedim.Öyle dedim,böyle dedim.
Bir sürü baş ağrısı çektim.Ağrı kesiciler işe yaramadı.Hala da başım ağrıyor.Ara ara gidip geliyor 3 gündür bu baş ağrısı.Biraz da fazla düşünceden bilirim kendimi.
Sonuçta neye bağladım ben de bilmiyorum.
Haah şimdi hatırladım,iyi olmak gerek diyen iç sesi baskın çıkarmaya çalışıyordum.Sonra kendimi öyle bir hale koydum ki,acaba Greys Anatomy mi izlesem yoksa Leyla ile Mecnunu mu dedim.Sanki tek derdim oymuş gibi hummalı düşünerek.

Büyüyorsun işte hayat hızla geçerken!



Gece gece oturdum,fotoğraflarını düzenliyorum.Ne kadar büyüdüğünü ancak fotoğraflardan görüyorum.Şaşırıyorum bu kadar minik miydin diye.
Bir çok şeyimin eksik olduğunu düşünürken aslında ne kadar zengin olduğumu hatırlatıyorsun bana.Ve ne kadar kıymetli olduğunu pek çok şeyin.
Ne şanslıyım ben şanssız olduğumu düşünürken.Ne çok hayatla doldum seninle birlikte.Ben en çok seninle benim.
Kızdığım,senin yüzünden diye düşündüğüm anlarım oluyor,olmayacak da değil.Yorulduğum da doğru,an gelip tırlatacağımı düşündüğüm de.Milyonlarca kez kendimi sorguladığım zamanlarım da var.Başımı alıp kaçma hissi ile dolduğum da.
Ama sen varsın diye değil de,sen bana ihtiyaç duyduğun için değil de,en çok benim sana ihtiyacımın olduğundan.
Bana,benim yaşamıma gönderildiğin için binlerce şükürler olsun.
Bir gün nasıl iyi annem vardı değil de ne kafa bir annem vardı demen için yaşam daha güzel olsun!Birlikte hep eğlenelim!Ağlarsak da gülmeyi bilelim!

27 Eylül 2012 Perşembe

İstiyorum

Blogspot safyasını bile görmek içimi ısıtıp,eski,ilk günlere döndürüyor beni.Yazmak daha çok yazmak istiyorum.
Sonbaharın son güneşlerinin tadını sonuna kadar çıkarmak istiyorum.
Elimde sıralama yaptığım kitapların hepsini okumak istiyorum.
Demirin şu deli hallerinde çıldırmadan,sessiz,sakin çözümler bulmak istiyorum.Zira bugün kendimi sıkmaktan tüm kaslarımın ağrıdığını hissettim.Evet en azından Demire bağırmadım.
İş arama kısmından nasıl bunaldım.Armut piş ağzıma düş istiyorum.
Yeni yerler hayallerinden de çatlayacağım artık.Rafa kaldırmak istiyorum.
İstediğim çok şey var da en çok şu ülke biraz güzel günler görsün istiyorum.
Bazen bir çok şey için deli bir güç buluyorum.Bazen de kolum kanadım kalkmıyor sanki.Hep o deli gücümü istiyorum.




24 Eylül 2012 Pazartesi

Bu da sonbahar temizliği olsun

Canım Denizciğimin son yazısı beni cidden çok etkiledi.Döngüde olmayan her şey hafızada yer kaplar demiş.
Kitaplığımdaki kitapları tek tek indirip hepsinin tozunu aldım.Bunu yaparken biraz başım ağrıdı ve sonra bir rahatlama hissettim.Belki psikolojik ama böyle bir temizlik zaten mutluluk verici oluyor.Şimdi kitaplığa her baktığımda kendimi iyi hissediyorum.Şimdi giysi dolabım var sırada.Verilecekler falan ayrılır,bunlar her mevsim değişiminde yaptığım şeyler.Şu an çalışmadığım için giymediğim pantolon,ceket,etek takımları falan çıkarıp bir havalandırmam gerek.
Bu hafta içi de kileri temizleyeceğiz annemle.Bunu çok önceden kararlaştırmıştık zaten.Arada yaparız ve annem sayesinde de çok şeyi atarım.Annem atınca unutursun der ve de çok doğru söyler.Atılacakları atmalı,verilecekleri vermeli ve hafifletmeli.

22 Eylül 2012 Cumartesi

Bizim Evdeki 2 Yaş Çocuğu

Demir büyüyor,büyürken bir şeyler değişiyor.Mesela rüya görüyor belli ki ağlayarak falan uyanıyor bazen.Bu sabah ilma,ilma diyerek uyandı.Ben elmayı kestim verdim almadı.Belli ki daha uykusu var.Sonra demez mi pastanın keki,pastanın keki.Pasta bitti ama dedim.Çocuğum evimizi pastane sanıyor bazen.Portakal suyu istedi bu sefer de.Ama bunları isterken uykulu,gözlerin yarısı kapalı,yarısı açık.
Sonra yarım saat uzandı ancak kendine geldi.Artık rüyasında ne gördüyse.Bu sıralarda çok uyanıyor yine geceleri.
Bir oyuncağı var,parçaya ayrıldıkça getirip anne tamir et diyor,yapıyorsun yine ikiye bölünüyor oyuncak adamın gövdesi.Geldi yanıma yine anne tamir et diye,taktım verdim,hadi bakalım al dedim,haydi bakalım hop hop diyerek gitti,ona arada söylüyorum haydi bakalım hop hop ,haydi bakalım hop hop diye.
Tabi bir de ilgi çekme halleri var,eğer onla ilgilenmeyip başka şey ile uğraşıyorsan vay haline.Bazen saçlarım tel tel oluyor,sabır diyorum.Sabretmek de zor olabiliyor.Ama en iyi sonuç tabi hemen ona yönelmek.

17 Eylül 2012 Pazartesi

Umut korkudan daha güçlü bir duygudur

Umut korkudan daha güçlü bir duygudur dedi dün izlediğim filmde yaşlı adam karşısındaki gence.
Korkmakta fayda yok,ülke kaynıyor.Bizim kafalarımız kaynıyor,üzülüyoruz,şaşıyoruz,korkuyoruz,sevinsek kalakalıyoruz.Acaba sevinmesek mı diye.
Bilemiyorum ama ben en azından bugün umudu seçtim.

12 Eylül 2012 Çarşamba

Demir 23 aylık oldu

1 ay sonra 2 yaşındayım!Yupppiiiii!
Anneme arkadaş oldum bana öyle diyor.Karşılıklı oturup sohbet bile ediyoruz artık.Konuşma konusunda epey ilerledim.
Kafama takılanlar,merak ettiklerim,en çok sevdiklerimi anlatıp duruyorum.
2 kelimeli cümlelerin yanına 3 cümleli olanları da eklenmeye başladım.
En çok sevdiğim hayvan at ve en çok sevdiğim oyuncak da atlarım.Atlı karıncaya binmesini de çok seviyorum.Atlı karıncaya nasıl bindiğimi sürekli herkese anlatıyorum.
-ipi tutuyom,otuyuyom,at gidiyo
Ailemizdeki herkesin isimlerini öğrendim.
Kendimden büyüklerle oynamayı daha çok seviyorum.
Arabalar da sevdiğim oyuncaklar arasında.Kapıları açılıp kapanan arabaları çok seviyorum.Banyoda eğlenmeye bayılıyorum.Küvete oturup,suyla oynamaya bayılıyorum.Parmaklarım büzüşene kadar duruyorum,zorla çıkarıyorlar beni.Halbuki bıraksalar,daha ne güzel oynarım.
Ata binen küçük adamlar,takırılıp çıkarılan oyuncaklar hemen ilgimi çekiyor.
Parkta da en çok kaydırağı seviyorum.Salıncakla aram pek iyi değil.
Park sayesinde kumlarla da barıştım.
Dansa merakım halen devam ediyor.Müziği ritmine göre figürler yapmaya bayılıyorum.Dans ederken annemi de kaldırıyorum ki benle dans etsin.
Uyumadan önce bana kırmızı başlıklı kızın masalını anlatmalarını istiyorum bir de anneannemin ninnisini söylemelerini.
Uykularım hala parçalı,bulutlu.
Köfte,yoğurt favorilerim arasında.Bir de bayıla bayıla bir turşu yiyorum ki görmelisiniz.
                                                                                                        Demir

2 yaşa 1 ay kaldıkça ben sürekli bu geçen 2 yılı düşünür oldum.Nasıl oldu,nasıl geçti,ne çabuk geçti diyerek.Zamanın bu kadar hızlı geçtiğine şaşıp kalıyorum.
Bebeklik fotoğraflarına baktıkça ne kadar değişmiş diyorum.Ama uyurken hep aynı.
Karşılıklı oturup konuşmak ne de zevkli.Bir çocuğun belki de en keyifli halleri bu 2 yaş.Tabi 2 yaş sendromu diyecekler.Sendrom kelimesi bana biraz kötü geliyor.Ama tanımlarken başka bir kelime de bulamıyorum.Bizde de var ufak ufak.Bursadan döndüğümüzde daha çok gözlemledim.Mesela vurmaya başladı.Ki gitmeden önce yoktu.Orada arkadaşımın kızıyla itişip kakıştılar.Gelince bize de ara ara vurmaya başladı.Üstünde durmamaya çalışıyorum.En iyisi çok zor da olsa kayıtsız kalmak.
Ağlamalar olabiliyor uzun uzun.Mesela parktan dönerken bazen ağlıyor,banyodan çıkarken de.
Birlikte yolculuk yapmaktan keyif aldım.İçimden vay be dedim.Oğlum büyüdü,baş başa yolculuk yapıyoruz dedim.Tabi 1,5 saat sürdüğü için böyle düşündüm.Yol uzayınca elbette her çocuk gibi Demir de isyan ediyor.

Yarım yarım konuşmalarını,kendini ifade etme çabalarını izlerken öyle hoşuma gidiyor ki.
Binlerce şükürler olsun diyorum her an için,her anı için..








11 Eylül 2012 Salı

Sonbaharı böyle karşıladım

Uzun ara vermek istemiyorum,her defasında sıkça yazmalısın diyorum kendi kendime,olmuyor son zamanlarda.
Neler neler yaptım bu arada,nasıl iyiyim her şeye inat!
Harika bir kitap okudum Hayalperestler ;bir Patti Smith kitabı,kitaptan bir sayfayı paylaşmadan edemezdim,sanki kendi cümlelerim gibi.
Ve yıllar sonra nihayet Syhnm ile tanıştık,uzun zamandır tanıdığım bir dostla buluşmak gibiydi.Çok sıcak,çok tanıdık,ayrılınca yanından özlenen.
Sonra bir de Bursa'ya gittik Demir ile,giderken arkadaşım götürdü,dönerken Demir ile İdo'ya binip geldik ve bu bizim ilk yalnız yolculuğumuzdu.Bursada arkadaşımla olmak çok güzeldi,iki çocukla geçirilebilecek en güzel zamanı geçirdik ve buna da çok şükür dedik sık sık.Her ne kadar çocuklar zaman zaman anlaşamasa da.
Bir kaç film,bir kaç dizi sıkıştırdım araya keyfimce ve bir de taş boyamaya başladım.Bunu inşallah ayrı bir postta anlatacağım.
Sonbahara ben böyle hoşgeldin dedim.

28 Ağustos 2012 Salı

bana kalmasın bazı cümleler de

Geçen gece sıkıldım işte söylediği cümlelere,belki her zaman eleştiriyor böyle ama battı işte.Hem de çok.
Herkes uyudu ama ben uyuyamadım.Zaten oldum olası hemen uyuyamam.Son 2 senedir uykusuzluktan ancak uykuya dalışlarım hızlandı.
Ben uyuyamayınca düşündüm,içimde de söyleyemediklerim var.Oturdum,iki cümle yazdım.Banyodaki dolabının içine bıraktım.Nasılsa sabah görecekti.Bu zamana kadar hep aklıma geliyordu böyle yapmak.Ama işe gidecek sabah sabah canını sıkmayayım diyordum hep.Evet ne kadar üzülsem de öyle düşünüyordum.Öyle 2 cümle yazdım ki hiç kırmadan ve kendimi anlatan.
Farkında değil bile sordu,konuştuk.Anladı bence ve ben de rahatladım.
İçimde tutmanın bir manası yokmuş işte dedim kendi kendime.
Zaten çocukla birlikte biz sevgili olmaktan çıktık.Sanki sadece anne ve babaymışız gibi olduk uzun bir süre.Daha yeni yeni biz olmaya başladık diyebilirim.Bunun üzerine anlaşmazlıklar yaşamanın da manası yok.
Açık olmak gerek,en çok da kendi duygularımı anlatarak açık olmayı tercih ediyorum.Böyle durumlarda karşımdakini suçlamaktan kaçınırım.Çünkü doğal olarak kendini  savunmaya geçeceği için o an benim duygularımla fazla ilgilenmeyecek.

İçimde bırakmadım işte bu sefer cümlelerimi.Ohh rahatladım..


22 Ağustos 2012 Çarşamba

Bayramı da geçirdik

Bayram için yaptığımız planlar suya düştü.
Bir daha plan yapmayacağım deyip neden hala plan yapıyorum ki?Evet epey de heveslenmiştik.Neyse olmadı.
Bayram ziyaretleri falan derken geçip gitti.Hoş geçen senelere göre fazla da Bayram ziyareti yapmadık.Çunku bir çok kişi yoktu,bir yerlere gitmişti.
Bayram da bitti benim içim hüzunlendi,Ramazan'ın
bitmiş olduğunu daha fazla anlamış oldum.
Şimdi aynı hüznü yaz için hissediyorum.Bugün hava yine ısınsa da bir kaç gündür sonbahar kokusu alıyorum.Havaların serinlemesi falan derken hepten sonbahar moduna girdim.
Ne kadar sıcak da geçse bu yaz,özleyeceğiz.Geçip giden bir çok şey gibi.

12 Ağustos 2012 Pazar

Demir bugün 22 aylık oldu

Heyooo 2 yaşa az kaldı!Büyüyorum ben!
İsteklerimi daha güzel dile getiriyorum.O an canım süt mü istedi,süt,sütt diye gidip annemden istiyorum.Su mu istedim,su,suu diyerek belirtiyorum.
Uykum gelince yata,yata gidiyo diyorum ama maalesef yatağa gitsem de tek başıma uyuyamıyorum.Aslında yatağa gidip,oyun oynamak hoşuma gidiyor,uykum gelse de.
Anne seviyoum
Baba seviyoum
Dada seviyoum
Yeye seviyoum
Batı seviyoum
Dede seviyoum
Anneanne seviyoum
Şeklinde sevdiklerimi söylemeyi çok seviyorum.
İsmimi soranlara Demiiiy diye cevap vermeye de başladım.
Atlara olan ilgim ve sevgim devam ediyor.Parkta en çok tahteravalli ile oynamayı seviyorum.
Bana bir şey sorulduğunda,olur,tamam,hayır,evet gibi cevaplar verebiliyorum.
Kedilere kedi diyebiliyorum da köpekler hala havhav benim için.
Süt içmeyi bu son ay daha da sevmeye başladım.Tavuk suyuna çorba(halamın tarifi ile yapılan)pilav,makarna,köfte en çok sevdiğim yemekler.
Gece uykularım hala parçalı.Gündüzleri geç uyuduysam geceleri de çok geç yatıyorum ve annem sanırım çok üzülüyor bu duruma.
Kendi kendime şarkılar söylüyorum ve dans etmeyi hala çok seviyorum.

                                                                                                Demir
Demir büyüyor.Bu son ay onda gözlemlediğim değişiklerle birlikte artık kişiliğinin meydana çıktığını fark ediyorum.Mesela çok sosyal bir çocuk.Oynayan çocuk grubunu görsün gittiğimiz bir evde hemen kendini dahil edebiliyor.Oyuncak paylaşma kısmında paylaşmak istemiyor bize gelen misafir çocuklarla.Ben de zorlamıyorum.Orta yol bulmak zor olabiliyor çoğu zaman ama açıklayıcı oluyorum ama illa da vereceksin değil tavrım.Yemek yerken zorlamak istemiyorum.Çünkü doyunca ııı-hayır diyebiliyor.Bir şey yapacağımız zaman soruyorum tamam derse birlikte yapıyoruz.Ne istediğini bir şekilde bilip,ifade edebiliyor.Bazı durumlarda kızıldığında fena alınganlık yapabiliyor.Dudaklar büzülüp,ağlama moduna geçiyor.Açıklamacı olmaya çalışıyorum bu tarz durumlarda.Eşim çok eleştiriyor her şeyi açıkladığım veya açıklamaya çalıştığım için.Fark etmiyor belki ama o da bir birey.
Bazen oturup konuşuyoruz karşılıklı.Bir şeyler söylüyor ve devamını getirmemi bekliyor,ilgi ile de dinliyor.O zaman her şeyi bırakıp karşıma alıyorum.Hatta o hemen kucağıma çıkıp oturup,bana doğru dönüyor.Birini sevdi mi çok seviyor ve sevgisini çok güzel ifade ediyor.Ama sevmediyse yaklaşmıyor bile.
Sinirlenip bağırdığı anlarda oluyor.O gibi anlar genelde sıkıldığı ya da uykusuz olduğu zamanlar.Bir şekilde durumu bertaraf etmeye çalışıyorum.Bazen zorlanıyorum da.
2 yaşa az kalmışken,2 yaş krizlerini fazla yaşamamayı ümit ediyorum.
2 yaştan sonra,3,4,5 gelecek.Arkasından ilkokul falan derken ergenlik.Bunun bir sonu yok.Geçen gün teyzem yanında 30 yaşındaki kuzenimle oturuyordu.Tam karşılarında Demir ile ben.Tabi Demir hareketli bir çocuk hiç durmuyor ben onu tutuyorum bir şeyler yapıyoruz sürekli.Teyzem durdu güldü ve dedi ki bak böyle 30 yaşına gelince  biraz rahat ediyorsun dedi.Böyle kuzu kuzu oturuyor yanında.O da bitmiyor neleri düşünüyorum hala dedi.Haklı annelik böyle bir şey bitmeyen bir mesai,karşılığında da bir gülücük alıp,annem diye sarılması yetiyor.
Demir babasına babamm derken bana da annem demeye başladı.İnsan duyunca mest oluyor.Bebeğim,tatlım,aşkım dedikçe o da tekrarlıyor.Sanırım tatlı dilli bir çocuk olacak.
Ve ne olursa olsun,hep sağlıklı,huzurlu bir çocuk olsun.
Bir anne başka daha ne ister?
                                                                                                   Yıldız




10 Ağustos 2012 Cuma

Aslında bu sıralar ben

Ramazan biraz inzivaya çekti beni.Günler dualarla,dileklerle ve biraz da hayallerle geçiyor.
Biraz da geçmişe özlem.
Geceleri dalarken uykuya salıveriyorum tüm kızgınlıkları bir daha görülmeyecek rüyalara.
Daha fazla kitap okuyorum.
Ve düşünüyorum bol bol,daha iyi bir ben nasıl olurum diye,nasıl kurtulurum
defolarımdam diyorum her gün.
Bir arınma vaktiymiş belki de benim için ve ne zaman biterse elle tutulur isteklerim,o zaman işte biraz evet yaklaşıyorum diyeceğim.

3 Ağustos 2012 Cuma

Oy Trabzon Trabzon

Trabzona gidip geleli 1 ay olacak neredeyse ve ben buraya yazmadım.Günlük olmaktan çoktan çıktı bloğum aylık bile değil neredeyse.
Trabzona 7 temmuzda gidip 15 temmuzda döndük.
Mis gibi batan güneşi izledim.
Elebette okula ziyarete gittik.Yıllar sonra,bir çok anı hem varmış gibi hem yokmuş gibi gözümüzde canlandı.
Çünkü yanımda oğlum vardı.Ve sanki o koridorlarda yıllar önce dolaşan ben değilmişim gibi geldi.Sadece anne Yıldızmışım gibi.Garipti,tarifi de çok zor.
Dalından meyve koparıp yemenin zevkine vardık.
Doğa,sevdiklerimiz bize kucak açtı orada.Günler nasıl geçti anlamadık.
Demir ortama hemen uyum sağladı.Enezde denize sokamazken -kendi toprakları olduğundan sanırım-Trabzonda denize girdi.
Doğayı biraz içimize hapsettik döndük işte.
Ehh bu kadar sürede tükettik bile...

24 Temmuz 2012 Salı

Bir aymazlık içindeyim.Bilerek mi bu duruma geldim,yoksa bilmeden mi bunun da farkında değilim.Şimdi kendimi iyice rahatlattım da ondan mı yoksa içimdeki sesleri kapadım da ondan mı bilmiyorum.Belki de bir süre evimde olmamanın verdiği duygu  bu.Uyum süreci mi bunun adı,bilemedim.
Bir yalana inanmış da bekliyor gibiyim.Garip.Ben kim böyle inanmak kim.Ama inanıyor gibi olacakları beklemekteyim.Ama sahiden de olacak diyor hep bir ses.
Beklemede kalan bir ruh.
Kendine de kızıyor aslında.Çok rahatsın diyorum kendime.Hiç benden beklenmeyecek hareketler bunlar.Ben de kendime şaşıyorum ama böyle kendimi daha güçlü,daha iyi hissediyorum bu kesin.
Ben de değişiyorum anlaşılan ya da yeniliyorum kendimi.

Unuttuysam aslında unuttuğumdan değil.Kalbimde hep bir yerlerde en sevdiklerim,belki zamana ihtiyacım var,yenilerim kendimi ve dönerim.

12 Temmuz 2012 Perşembe

Demir 21 aylık oldu

Demiyyyy artık 21 aylık!
21.ayımda Trabzondaydım.İlk uzun yolculuğum Trabzon'a olmuş oldu.Giderken uyudum.Dönerken yolculuğumun yarısında öndeki bebek ve ağbi ile oynadım,diğer yarısında uyudum.
Ağzımdan çıkan kelime sayısı gittikçe artmaya başladı.İstanbuldayken anneanne diyemezken,Trabzonda anneanne demeye başladım.Buraya dönünce anneannem çok sevindi.
Şarkı söylemeyi çok seviyorum.Laaa laaaa diyerek başlıyorum.Bazen de Pepenin babam şarkısını söylüyorum.Beğendiğim bir müzik olunca oynamayı çok seviyorum.


Babama babam diye sesleniyorum.
Arabalara,bisikletlere olan ilgim artmaya başladı.
Dışarıda gezmeyi,yeni yerler görmeyi,parkta oynamayı çok seviyorum.
Dedemle oyun oynamayı çok seviyorum.
Köfte,balık,makarna,pirinç pilavı,bulgur pilavı en çok sevdiğim yemekler arasında.Ayran ve süt içmeyi de çok seviyorum.
Şakacı bir çocuğum annemin dediği gibi.İnsanları güldürmeyi çok seviyorum.
Güzel kokulara hassasiyetim var.Parfüm kokularını,sabun kokularını çok seviyorum.Atlardan sonra sabunlarla oynamaya bayılıyorum.
Uykuyla aramızdaki bilmeceyi hala kimse çözemedi.Hala parçalı uykulardayım.
Azı dişlerim Trabzondayken çıktı.Diş çıkarma konusunda biraz gerideyim.
                                                                               Demir
Bilgisayarımdan,telefonumdan eski fotoğraflarına bakınca geçen zamana şaşıp kalıyorum.Nasıl büyüyor,zaman nasıl geçiyor farkında değilim.
Gittikçe zorlaşıyor,tam konuşamadığı için bazı şeyleri ifade ederken zorlanabiliyor.Aslında o ifade ediyor da ben bazen anlayamıyorum.Sebepsiz ağlamalar olabiliyor bazen.
Söylediği kelimelerle de güldürüp şaşırtabiliyor.
Demirin sözlüğünden ilk aklıma gelenler;
Dada-dayı
Yeye-Yenge
Eni-Enişte
Amna-Amca
Kom-Kum
Ditti-gitti
Ama nedense git-git
Top eskiden bop iken şimdi kop
Ekmek-Ekme
Patates-Pata
Bisküvi-Bisküi
Çikolata-Kutu  kutu çikolatalardan sebep mi bilemiyorum
Bir çok kelimeyi söyleyebiliyor aslında.Telefonları alo diyerek açıyor.Bir de kendi kendine telefonla konuşması var ki,mutlaka dinlenmeli.Alo baba ditti,hımmm gibi devam ediyor.Hele bir hııı demesi var.
Ama en güzeli bebeğim dediğimde bebeğiiiii demesi.
Tatlım diyorum tatlı diyor.
Kendince oyunlar kurduğunda izlemeye bayılıyorum.
İlk defa gittiği bir ortamda oyuncak falan isteyecekse mutlaka beni de yanında götürüp gösteriyor.Onaylamamı  bekliyor.
En çok sevdiğim özelliklerinden biri sıcakkanlı olması.İlk defa gördüğü akrabalarımıza 40 yıldır görüyor gibi davranması ,yabancılık çekmemesi çok güzeldi.
Kendini anlatmaya çalışıyor,bir birey olduğunu kanıtlıyor da.
Not almaya çalışıyorum,fotoğraflarını,videolarını çekiyorum,sesini kaydediyorum.
Çünkü unutuyormuşum gibi geliyor zaman geçtikçe bir çok şeyini.
Her şey geride kalıyor,beni farklı bir ben yapıyor,sahiden ben anne miyim bile dedirtiyor.

Canım oğlum,bal kabağım seni çok seviyorum.






5 Temmuz 2012 Perşembe

Hem ruha hem bedene detoks

Günler dolu dolu geçiyor.
Geçen gün hayatımda gördüğüm en güzel kelebeğin fotoğrafını çektim.Dünyada bir sürü güzel kelebek var biliyorum ama.Güzel olan şeyler bazen de en özel olanlardır.Bu kelebek fotoğrafını çektirdikten sonra başımın üstünde bir kaç tur attı ve gitti.Bence bana bir dolu şans bıraktı.
Demir büyüyor hem de hızla geçen zamanı ancak fotoğraflara bakarak anlayabiliyorum.Artık bebeklikten çocukluğa geçiş durumundayız.
8 gündür diyetteyim.Diyetteyim cümlesi hoşuma gitmiyor ama artık öyle.Ekmek,patates,makarna,pilav,fazla meyve içermeyen Karatay diyetini eşimle birlikte uygulamaya başladık.2 kilom gitti,kilo verdikçe hoşuma gidiyor.Ekmeksiz doyamam düşüncesindeydim.Tamamen yanılmışım.Sadece arada tatlıyı özlüyorum.Ama o da kısa bir an onu da 1 hurma ile bastırıyorum.Bol limonlu,naneli,tarçınlı sularla da içimi temizliyorum.
3 günlüğüne Eneze gittik ve Demirin kumlardan hiç hoşlaşmadığını gördük.Denizin dediği gibi kum sevmeyen çocukların anneleri klübüne hoşgelmiş oldum.
Demir bu arada ilk uzun araba yolcuğunu da yapmış oldu.4,5 saat süren gidiş yolculuğumuzda 40 dakikalık iki uyku ile yolu tamamladı.Yanıma bir torba sevdiği oyuncakları,yiyecekleri aldım.Dönerken 3,5 saatte geldik ve büyük kısmında uyudu.

Enezde bir sürü uğur böceği vardı.Hayatımda bu kadar uğur böceğini bir arada görmedim.İnanın fazlasından insan nefret ediyor çünkü bazıları kara sinek gibi ısırıyor.Bu uğur böceklerinin sayısını düşününce ölene kadar şans yüklemesi yapmış olduk.
Sabahları Demir uyanınca bizim yatakta uyumaya devam ediyor,yatağına da yatırınca uyanabiliyor.O iyice dalana kadar bu kitabı okuyorum.Bir Gün kitabının yazarına ait.Ve bu kitabı da çok sevdim diğeri gibi.
Ve yine bir yolculuk var cumartesi 8 gün Trabzondayız.Anılarımızın bir çoğunu oluşturan yere gitmek elbette iyi gelecek en çok bu kısım için çok heyecanlıyım.

26 Haziran 2012 Salı

Acıyor dediklerin bir gün hiç acımıyormuş

Zaman aşımı sanırım bunun adı.Çok acıtıp içimi yakan şeylerin bugün son kullanma tarihi bitmiş bir yiyecek gibi çöpe atılıp,hiç anılmayacağını düşünür müydüm?Elbette derinlerdedir o çöp;çöp kutusu da ,ama ağzı sıkıca kapanmıştır.
Böyle unutulacağını bilip zamanında acı çekmek niye?Acı çekmeden refaha ulaşılmadığı için mi.Ya da refahın kıymetini bilmek için mi tüm acılar.Yok çekilmeden olmuyor.Ama acıyor çok acıyor dediklerin bir gün hiç acımıyor,acıtmıyormuş.Zaman aşımı işte.

Keşke güneşli günleri cebime doldursam kış için,acıdıkça,kanadıkça yaralarıma merhem olarak sürsem kış gelince,içimiz soğuyunca.Mümkün müdür?

24 Haziran 2012 Pazar

Önce kitabını oku sonra filmini izle


Ejderha dövmeli kız serisini alalı çok uzun zaman oldu.Ama ilk kitap henüz bitmedi.Arada bir dolu kitap bitti,bu kitap elimde kaldı.Neden mi?Filmini taa hamileyken izlediğim için sonunu biliyordum.Bir de öyle bir kitap ki en kilit nokta sonu.Bunu bilince okumam zorlaşıyor.İlk kitabı okumadan diğerlerine de geçemiyorum.
Duyguların Rengini de dün izledim.Evet uzun bir aradan sonra film izledim.Ama nasıl izledim,en 20 kez durdur başlat ile.Kitabı da annem almış,henüz okumadım.Filmi çok sevdim.
Ama yine filmi izleyip,kitabı sonraya bıraktım.
Kendime Not:Önce kitabı oku,sonra filmi varsa izle.