28 Ağustos 2012 Salı

bana kalmasın bazı cümleler de

Geçen gece sıkıldım işte söylediği cümlelere,belki her zaman eleştiriyor böyle ama battı işte.Hem de çok.
Herkes uyudu ama ben uyuyamadım.Zaten oldum olası hemen uyuyamam.Son 2 senedir uykusuzluktan ancak uykuya dalışlarım hızlandı.
Ben uyuyamayınca düşündüm,içimde de söyleyemediklerim var.Oturdum,iki cümle yazdım.Banyodaki dolabının içine bıraktım.Nasılsa sabah görecekti.Bu zamana kadar hep aklıma geliyordu böyle yapmak.Ama işe gidecek sabah sabah canını sıkmayayım diyordum hep.Evet ne kadar üzülsem de öyle düşünüyordum.Öyle 2 cümle yazdım ki hiç kırmadan ve kendimi anlatan.
Farkında değil bile sordu,konuştuk.Anladı bence ve ben de rahatladım.
İçimde tutmanın bir manası yokmuş işte dedim kendi kendime.
Zaten çocukla birlikte biz sevgili olmaktan çıktık.Sanki sadece anne ve babaymışız gibi olduk uzun bir süre.Daha yeni yeni biz olmaya başladık diyebilirim.Bunun üzerine anlaşmazlıklar yaşamanın da manası yok.
Açık olmak gerek,en çok da kendi duygularımı anlatarak açık olmayı tercih ediyorum.Böyle durumlarda karşımdakini suçlamaktan kaçınırım.Çünkü doğal olarak kendini  savunmaya geçeceği için o an benim duygularımla fazla ilgilenmeyecek.

İçimde bırakmadım işte bu sefer cümlelerimi.Ohh rahatladım..


22 Ağustos 2012 Çarşamba

Bayramı da geçirdik

Bayram için yaptığımız planlar suya düştü.
Bir daha plan yapmayacağım deyip neden hala plan yapıyorum ki?Evet epey de heveslenmiştik.Neyse olmadı.
Bayram ziyaretleri falan derken geçip gitti.Hoş geçen senelere göre fazla da Bayram ziyareti yapmadık.Çunku bir çok kişi yoktu,bir yerlere gitmişti.
Bayram da bitti benim içim hüzunlendi,Ramazan'ın
bitmiş olduğunu daha fazla anlamış oldum.
Şimdi aynı hüznü yaz için hissediyorum.Bugün hava yine ısınsa da bir kaç gündür sonbahar kokusu alıyorum.Havaların serinlemesi falan derken hepten sonbahar moduna girdim.
Ne kadar sıcak da geçse bu yaz,özleyeceğiz.Geçip giden bir çok şey gibi.

12 Ağustos 2012 Pazar

Demir bugün 22 aylık oldu

Heyooo 2 yaşa az kaldı!Büyüyorum ben!
İsteklerimi daha güzel dile getiriyorum.O an canım süt mü istedi,süt,sütt diye gidip annemden istiyorum.Su mu istedim,su,suu diyerek belirtiyorum.
Uykum gelince yata,yata gidiyo diyorum ama maalesef yatağa gitsem de tek başıma uyuyamıyorum.Aslında yatağa gidip,oyun oynamak hoşuma gidiyor,uykum gelse de.
Anne seviyoum
Baba seviyoum
Dada seviyoum
Yeye seviyoum
Batı seviyoum
Dede seviyoum
Anneanne seviyoum
Şeklinde sevdiklerimi söylemeyi çok seviyorum.
İsmimi soranlara Demiiiy diye cevap vermeye de başladım.
Atlara olan ilgim ve sevgim devam ediyor.Parkta en çok tahteravalli ile oynamayı seviyorum.
Bana bir şey sorulduğunda,olur,tamam,hayır,evet gibi cevaplar verebiliyorum.
Kedilere kedi diyebiliyorum da köpekler hala havhav benim için.
Süt içmeyi bu son ay daha da sevmeye başladım.Tavuk suyuna çorba(halamın tarifi ile yapılan)pilav,makarna,köfte en çok sevdiğim yemekler.
Gece uykularım hala parçalı.Gündüzleri geç uyuduysam geceleri de çok geç yatıyorum ve annem sanırım çok üzülüyor bu duruma.
Kendi kendime şarkılar söylüyorum ve dans etmeyi hala çok seviyorum.

                                                                                                Demir
Demir büyüyor.Bu son ay onda gözlemlediğim değişiklerle birlikte artık kişiliğinin meydana çıktığını fark ediyorum.Mesela çok sosyal bir çocuk.Oynayan çocuk grubunu görsün gittiğimiz bir evde hemen kendini dahil edebiliyor.Oyuncak paylaşma kısmında paylaşmak istemiyor bize gelen misafir çocuklarla.Ben de zorlamıyorum.Orta yol bulmak zor olabiliyor çoğu zaman ama açıklayıcı oluyorum ama illa da vereceksin değil tavrım.Yemek yerken zorlamak istemiyorum.Çünkü doyunca ııı-hayır diyebiliyor.Bir şey yapacağımız zaman soruyorum tamam derse birlikte yapıyoruz.Ne istediğini bir şekilde bilip,ifade edebiliyor.Bazı durumlarda kızıldığında fena alınganlık yapabiliyor.Dudaklar büzülüp,ağlama moduna geçiyor.Açıklamacı olmaya çalışıyorum bu tarz durumlarda.Eşim çok eleştiriyor her şeyi açıkladığım veya açıklamaya çalıştığım için.Fark etmiyor belki ama o da bir birey.
Bazen oturup konuşuyoruz karşılıklı.Bir şeyler söylüyor ve devamını getirmemi bekliyor,ilgi ile de dinliyor.O zaman her şeyi bırakıp karşıma alıyorum.Hatta o hemen kucağıma çıkıp oturup,bana doğru dönüyor.Birini sevdi mi çok seviyor ve sevgisini çok güzel ifade ediyor.Ama sevmediyse yaklaşmıyor bile.
Sinirlenip bağırdığı anlarda oluyor.O gibi anlar genelde sıkıldığı ya da uykusuz olduğu zamanlar.Bir şekilde durumu bertaraf etmeye çalışıyorum.Bazen zorlanıyorum da.
2 yaşa az kalmışken,2 yaş krizlerini fazla yaşamamayı ümit ediyorum.
2 yaştan sonra,3,4,5 gelecek.Arkasından ilkokul falan derken ergenlik.Bunun bir sonu yok.Geçen gün teyzem yanında 30 yaşındaki kuzenimle oturuyordu.Tam karşılarında Demir ile ben.Tabi Demir hareketli bir çocuk hiç durmuyor ben onu tutuyorum bir şeyler yapıyoruz sürekli.Teyzem durdu güldü ve dedi ki bak böyle 30 yaşına gelince  biraz rahat ediyorsun dedi.Böyle kuzu kuzu oturuyor yanında.O da bitmiyor neleri düşünüyorum hala dedi.Haklı annelik böyle bir şey bitmeyen bir mesai,karşılığında da bir gülücük alıp,annem diye sarılması yetiyor.
Demir babasına babamm derken bana da annem demeye başladı.İnsan duyunca mest oluyor.Bebeğim,tatlım,aşkım dedikçe o da tekrarlıyor.Sanırım tatlı dilli bir çocuk olacak.
Ve ne olursa olsun,hep sağlıklı,huzurlu bir çocuk olsun.
Bir anne başka daha ne ister?
                                                                                                   Yıldız




10 Ağustos 2012 Cuma

Aslında bu sıralar ben

Ramazan biraz inzivaya çekti beni.Günler dualarla,dileklerle ve biraz da hayallerle geçiyor.
Biraz da geçmişe özlem.
Geceleri dalarken uykuya salıveriyorum tüm kızgınlıkları bir daha görülmeyecek rüyalara.
Daha fazla kitap okuyorum.
Ve düşünüyorum bol bol,daha iyi bir ben nasıl olurum diye,nasıl kurtulurum
defolarımdam diyorum her gün.
Bir arınma vaktiymiş belki de benim için ve ne zaman biterse elle tutulur isteklerim,o zaman işte biraz evet yaklaşıyorum diyeceğim.

3 Ağustos 2012 Cuma

Oy Trabzon Trabzon

Trabzona gidip geleli 1 ay olacak neredeyse ve ben buraya yazmadım.Günlük olmaktan çoktan çıktı bloğum aylık bile değil neredeyse.
Trabzona 7 temmuzda gidip 15 temmuzda döndük.
Mis gibi batan güneşi izledim.
Elebette okula ziyarete gittik.Yıllar sonra,bir çok anı hem varmış gibi hem yokmuş gibi gözümüzde canlandı.
Çünkü yanımda oğlum vardı.Ve sanki o koridorlarda yıllar önce dolaşan ben değilmişim gibi geldi.Sadece anne Yıldızmışım gibi.Garipti,tarifi de çok zor.
Dalından meyve koparıp yemenin zevkine vardık.
Doğa,sevdiklerimiz bize kucak açtı orada.Günler nasıl geçti anlamadık.
Demir ortama hemen uyum sağladı.Enezde denize sokamazken -kendi toprakları olduğundan sanırım-Trabzonda denize girdi.
Doğayı biraz içimize hapsettik döndük işte.
Ehh bu kadar sürede tükettik bile...