31 Ocak 2011 Pazartesi

Bugünün


Bugünün artısı sırt ağrısı,
Fırında çikolatalısı,
Dolapta yarının yemeği salçalı makarnası,
Gönülde yorgunluk ağrısı,
Gözde uykusuzluk sızısı,
Cepte hayallerin yarımı.

Karşımda yılların aşkı,
Kucağında aşkımızın payı...

Bebek gelişimi ve davranışları

Tracy Hogg kitabından  söz etmiştim önceden.Son okuduğum kitap ise Tracy kitabına gönderme yapacak cinsten.Bebekleri programlamamız gerektiğinden söz ediyor.


Şöyle diyebilirim ki bu iki kitap birbirine bu anlamda zıt.Bebeklerle iletişim ilerledikçe doğal olarak her şeyin yoluna gireceğini,tepki verilen bebeklerin şımarmayacağını aksine ileride bağımsız insanlar olacağını belirtiyor.
Kitapta kullanılan birlikte büyümek tabirini gerçekten çok sevdim.Ayrıca bebeklikten 2 yaşa kadar gelişmeler yer alıyor.


görsel

28 Ocak 2011 Cuma

Dear John ve eski mektuplu günlerimiz


Filmi nasıl izlediğimi anlatsam güler misiniz,ağlar mısınız bilemiyorum.Ama ne kadar sürede kaç parçaya bölerek izlediğimi kaç defa başa aldığımı hatırlamıyorum.Bildiğim bir şey var film izlemek de inat etmeye devam ettiğim sürece şekil bu olacak.Kuzu uyurken sessiz alt yazılı,bölük bölük izlemeye çalışıyorum.
Sonuçta izledim ya bu da bir başarıdır.
Eskidendi o 2 film birden izlemeler falan.Geçen gün sinemanın önünden geçerken sevgili dedi ki en çok da sinemaya gitmeyi özledim.
Filme gelince konusu kısa süreli birliktelik ardından uzak mesafede mektuplarla ilişkilerini sürdürmeye çalışan bir çiftin yaşadıklarını anlatıyor.Klişe konular,Türk filmi tadında biraz.Ama mektupların gelip gidişi ve baba oğulun bir veda sahnesi vardı duygulandım fazlasıyla.Ve bazı şeylere ne kadar anlam yüklediğimizi düşündüm filmle birlikte.
Bana eski günlerimi hatırlattı ayrıca film.Mektup yazmaya bayılırdım.Mektup almaya da bayılırdım.Sevdiğiniz dostunuzun ya da sevdiceğinizin elinin dokunduğu sayfalara dokunmak,okumak,yazısını görünce mutlu olmak.Özlüyorum aslında mektuplu günleri.Mail göndermek almak da hoş ama kalemi kağıdı seven biri olduğum için yazmayı da sevdiğim için mektuplu günleri özlüyorum.Şimdi pek öyle sayfalar yazacak zamanımız yok.Mektubu alıp postaneye gidecek zamanımız da.
Teknolojinin gelişmesi iyi mi oldu diyorum böyle zamanlarda..
görsel

26 Ocak 2011 Çarşamba

Euvaa


Çok anlamlı bir başlık değil mi?
Bu arabanın sahibinin en çok kullandığı kelime bu.Evet,bakıyorum,tutuyorum,yoğunlaşıyorum onun dilinde karşılığı bu.Bir de eyvallah diyor arada sanırım.
Bu araba Demirin ilk oyuncağı nasıl seviniyordu onu gördüğünde.Şimdi pek pas vermiyor.Sarı ve mavi düğmelere basınca ses yapıyor.Es kaza bir şekilde sesi çıkabiliyor.İlk zamanlar demiştim her ses çıktığında hahh işte biz de o cıngıllı evlerden olduk diye.
Son favorisi tırtıl.Onun da bir ara fotoğrafını koyarım.Tırtılla bir konuşması var,şaşırır kalırsınız.Tırtılı alalı epey oldu.Ona ilk zamanlar pas vermezken şimdi en iyi arkadaşı tırtıl.
Bir aydan fazladır kucağımızdayken sürekli tutup çekiyordu bizi.Şimdi iyice kavramaya başladı.Saçımı bir çekişi var.Saçlarım hep at kuyruğu.İlkokul günlerime geri döndüm.İlkokulda annem hep at kuyruğu şeklinde toplardı saçlarımı.Şimdi böyle topluyorum,alttan kaçan saçlar varsa Demir onları çok güzel yakalıyor.
Bir de bir şey istemiyorsa nasıl da belirtiyor hemen.Daha 2 aylık kontrolünde doktor bile dedi.İstemediği şeyleri nasıl da belli ediyor diye.
Karnımdayken demiştim,Demir istemediğini,beğenmediğini çok güzel belli edecek diye.Kitap ya da dergi okurken karnıma dayardım bazen.Hemen tekmelerdi çek anne der gibi.
Bir de kucağımızdayken hep ayakta duracak.Onu tutup ayağa kaldırmamızı ve çevreyi öyle incelemeyi seviyor.Ama küçük ayaklarrın yorulacak diyorum,yok işte aynı adı gibi.Demir bebek :)
Hele tutmayın öyle o zaman size euvaa;))

24 Ocak 2011 Pazartesi

gerçek



İşte şimdi kollarımda tuttuğum..
Koklamaya doyamadığım,
Bir an unutur gibi olsam,
Kollarıma bakınca gerçek dediğim,
Benim gerçeğim,
Bizim gerçeğimiz.
......gerçek,
......öyle bir gerçek ki......
.......bu gerçek için ŞÜKÜRLER OLSUN......



21 Ocak 2011 Cuma

Herkes Gibi



Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.
Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin.

Nazım Hikmet Ran

İçini acıtır,herkes gibi olmak.
bir çok sevdiğim gibi  bu şarkı da/şiiri de olsun,yanımda dursun...

20 Ocak 2011 Perşembe

Gözüme takılanlar

Bilen bilir.Dizi manyaklığı vardır ben de film manyaklığım olduğu gibi.Fakat son aylarda doğal olarak fazla bir şeyler takip edemiyorum.Ben de parça parça kaldığım yerlerden devam ederek izlemeye çalışıyorum dizileri.Kuzucum uyurken denk gelirse izliyorum.
2 yeni dizi var gözüme çarpan.
Life Unepxpected ;çok çok  değişik bir konu sayılmaz ama izlerken yormuyor insanı.Dinlendiren bir yanı var.Kısaca konusu şöyle lisedeyken hamile kalıp,doğurduktan sonra evlatlık veren bir kadının yıllar sonra kızının velayetini almaya çalışması ile ilgili.

This is Not My llife Tanıtımında yazan konusu şöyle :
Bir sabah gözünü 2020’lerde açan Alec ne kim olduğunu ne de eşi Callie ve çocuklarını hatırlıyor... Alec, telefon, kredi kartı ve paranın tedavülden kalktığı bu ilginç gelecekte kendisini bulmaya çalışıyor. Ancak çalıştıkça daha da kayboluyor: Hiç tanımadığı ailesini mi, yoksa kendisini mi her şeyin üstünde tutmalıdır? Karısı olduğu söylenen kadını mı, yoksa gerçekten gönlünü kaptırdığı kadını mı sevmelidir? Bu haliyle mutlu mu olmalı, yoksa gerçeğin peşine mi düşmelidir?

Baştan sona hiç kaçırmadan izleyemesem de izlediğim kadarı ile şimdilik ilgimi çekmeyi başardılar.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Küçük kesikler


Kendimi bildim bileli manasız şeylerle elimi kesmişimdir.Kağıt kesikleri başta gelir.Ardından defterlerin ortalarındaki teller gelir.Bugünse yenisi eklendi manasız kesiklerime.Bitki çayımın kutusunun içindeki koruyucu kalın folyo kesti elimi.Nasıl içime oturdu acısı.Saatlerce geçmedi.Sonra düşündüm manasızca içimi acıtanları.Elimi kesenleri.Ben nicedir yasaklamıştım kağıt kesikleri gibi içime oturan acıları.
Ne gereksizmiş yarattıkları kesikler bu insanların,aynı kendileri gibi.
Küçük şeyler nasılda acıtırmış insanın canını.
Neyse ki geçti bütün gereksiz kesiklerin acısı...

görsel

15 Ocak 2011 Cumartesi

Ben tam 3 aylık oldum çarşamba günü


Annemi görünce artık öyle seviniyorum ki,ellerimle kollarımla bunu ifade ediyorum.Eğer beni bir başkası kucaklamışsa ve annem gel oğlum derse elleririmle kollarımla anneme doğru eğiliyorum.
Özellikle annem ve babam bana seslenmişse onlara dönüp bakıyorum.
Agu dışında da sesler çıkarıyorum.
Karşımdaki kişi gülsün konuşsun benimle ben de konuşayım,güleyim istiyorum.
Sabahları çok seviyorum.O yüzden çok neşeliyim.
Tırtıl oyuncağım yeni favorim,ilk zamanlarda pek yüz vermiyordum ama artık çok seviyorum.

Demir

Anneliğimin 3.ayını doldurdum.
Günden güne daha iyi anlıyorum anneliği ve böylelikle oğlumu.
Ne menem bir şeymiş diyorum,çünkü herkesten çok düşünüp endişelendiğim biri var.Aman üşüdü mü,aman rahat mı,aman gazı olur mu...vs.
Hayatın yeni halini seviyorum.
Çünkü bir bakıyorum odaya,anne,baba ve çocuk.
Bu hiç olmadığımız haliyle +1 eklenen hayat neşemizle içimiz kıpır kıpır.
Her gün yeni bir gelişme görüyoruz ve heyecanlanıyoruz.
Hayat başımı döndürmediği kadar döndürüyor artık.
İçime koklayarak huzura eriyorum.
Demiyorum ki hemen büyüsün,bu zamanların tadını çıkarayım istiyorum.
Çünkü bu annelik zor olsa da her gün yeni heyecanlara gebe.
Sana gülümseyen küçük bir surat hayatının merkezini gelip oturuyor.

Kelebek Yıldız


10 Ocak 2011 Pazartesi

ninni



Ah oda senin gibi
Bir anne kuytusunda
Uyumuştur mahmur temiz
Al sen de büyüyorsun
Gün be gün acele
Küçük bir kızı üzmeye
Söz ver bana bebeğim
Söz ver ak sütüm için
Korkmaksızın seveceksin
Neden hoyrat bu kader
Neden kırılır bu kalpler
Nasıl can yakar bu küçük eller 

3 Ocak 2011 Pazartesi

Öyle ya kış kışlığını nasıl gösterecek

Ne yalan söyleyeyim ben güneşli günlerin insanıyım.Pırıl pırıl gökyüzü acayip enerji verir bana.Yeni yılın ilk 2 gününün güneşli olmasına bayıldım.Hani bir yerden göz kırpar gibi güzel geliyorum der gibi.
Evden dışarı çıkamasam da yine dışarı bakıp bakıp ohh dedim 2 gündür.Malum gezmelerimiz sınırlı.Demirle geçen gün zaruri ihtiyaçlar için AVM ye gittik.Durmadı ki.Bir iki kitap bakayım derken mızıl mızıldı.Uzun uzadı ya kitap bakmayı özledim.Sonra kitap alsan hangi ara okuyacaktın ki dedim kendime.Zaten baktığım kitap köşesi de değişti.Anne-baba-çocuk kitaplarının olduğu kısım.İnternetten de kitap bakmayı sevmiyorum.Kitap dışında herhangi bir şey bakmak,almak çok zor da kalmadıkça sevdiğim bir şey değil.Geçen sene yeni doğum yapan bir tanıdığım  internetten alışveriş yapmaya başlamıştı.Nedenini şimdi anladım.İnsan çıkamayınca internetten idare ediyormuş.Benim de artık zaruri şeylere internetten alışveriş yapma zamanım geldi.
Konu dağıldı,başlık neydi?
Öyle ya kış kışlığını nasıl gösterecek?Annemin cümlesi bu.Şikayet etsem hemen öyle der.Ve de ekler Allah başka afet vermesin yavrum.Haklı da.Bu yanımı annemden aldım sanırım.Duruma alışıp şükretmeyi.
Geceleri her saat başı uyanınca dediğim gibi.Bebek bebekliğini nasıl gösterecek?Sağlıklı olsun da....

1 Ocak 2011 Cumartesi

Yeni yıla girerken....


Saat nasıl 11 oldu anlamadım.Demir uyku konusunda yine zorladı bizi.
Dedim ki oğlum bak 12 ye girerken uyuman gerek,uyumazsan bütün yıl uyumazsın.
Tamam anne der gibi 11.30 dan sonra uykuya verdi minik bedenini.

Bense havai fişekler patlarken yanına sokuldum,tatlı yanağına öpücük kondurdum.

görsel