26 Temmuz 2009 Pazar

Halk Düşmanları-Public Enemies

Dün sinemada eşimle Halk Düşmanları-Public Enemies filmini seyrettik.Film bize ilginç geldi bir çok açıdan.Çekim tekniği farklıydı.Kamera bir çok açıdan hızlı hareketlerle sahneleri ekrana taşımış.Bu bir süre baş dönmesine sebep olabiliyor.Fakat 1900'lerin Amerikası mekanlar,giyim,makyaj ve diğer ayrıntılar ile çok güzel yansıtılmış.Müzikler ayrı şekilde dikkatimizi çekti.Müzik gerçekten hikaye ile bütünleşmişti.Zaten son sahne ile filmin ortalarında yer alan bir şarkı ayrıca dikkate değerdi.Gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yapılan film özellikle mafya tarzı film sevenler için güzel gelecektir.
Ben mafya falan sevmem ama Johnny Deep hangi filmde olsa izlerim,yeterki o oynasın diyebilirsiniz.Yine çok farklı bir karakterle karşımıza çıkan Johnny Deep bence bir kere daha ne kadar iyi oyuncu olduğunu kanıtlamış.
Yakın bir tarihte karşımıza yine fantastik bir karakterle çıkacak olan Johnny Deep bu filmde bir çeşit Robin Hood karakterine bürünmüş.

Bu sıcak yaz günlerinde serin sinema salonlarında seğredilecek güzel bir film.Serin demişken aslında ben dün klimadan resmen dondum.Ama dışarıda da 40 derece sıcaklık olunca film güzel,soğuk ortam güzel deyip hoş vakit geçirdim.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Alacakaranlık,Yeni Ay ve Tutulma

Okuduğum diğer kitapları kenara kaldırdım.Alacakaranlık serisine başladım pazar akşamı ve Yeni Ayı da okuduktan sonra şimdi Tutulmaya başladım.Kitapların çevirilerini beğendiğimi söyleyemem.Hikaye akıcı olduğu için 2-3 günde 2 kitap bitmiş oldu.Gece geç saatlere kadar kitap okuyorum.Bu sıralarda hep bir koşturmaca halindeyim. İşi gücü bitiriyorum.Akşam vakti 21.00-22.00 den sonra bir oturuyorum,saatlerce kitap okuyorum.
Zaten kitap okurken zamanın nasıl geçtiğini hiç anlayamam.Kitap okumaya başladığımda kafamda binlercee düşünce varsa,kitap okurken hepsi bir yere kaybolur gider,endişeler hafifler,çok rahatlarım.
Filmi çok sevdiğimden söz etmiştim.Filmden çıkınca kitapları okuyacağım demiştim.Okuduğum diğer muhteşem kitaplara rağmen hepsini bir kenara bıraktım.Televizyonu kapıyorum,bilgisayarımı hiç açmıyorum.Veee hikayeye dalıyorum.
Neden sevdim bu hikayeyi diye düşündüm.Film süper değildi belki kimilerine göre vasat.Ama karakterlerin ne denli iyi seçildiğini kitapları okumaya başlayınca daha iyi anladım.Filmi seyrederken iki baş karakterin uyumu ve seçimi konusunda başarılı olduklarını düşünmüştüm.
17 yaş hikayesi gibi belki.Ama neden sever özellikle benim yaşımdaki kadınlar bu hikayeyi?Neden?Bütün mükemmelliği ile bir erkek karakter var.Kusursuz güzel bir varlık.Korumacı,centilmen ve çok seven bir erkek.Belki de tek kusuru vampir olması.O kusurda sahip olduğu insanüstü güçlerle kusurdan çok süper bir özellik olarak karakterine yansıyor.O kadar mükemmelki insan yanı başındakinden bile nefret edecek gibi oluyor:)))(Şaka tabi canımcım)İşte gerçek olamayacak kadar hayali.
Vampir öykülerini çocukluğumdan beri severim.Filmler,diziler oldukça dikkatimi çeker.Küçük bir kız çocuğu iken gerçek olabilir mi diye çok düşündüğüm olmuştur.Tarihte vampir öyküleri ile ilgili efsane çok.Okuduklarımdan çok etkilenmiştim o yıllarda.Vampirlerin de ciddi ciddi olabileceğine inanmıştım o dönem.(Hoş ben büyü yapmasam da acaba bir cadı mıyım diye düşünmüştüm bir zamanlar.Tuhaf olan benim biliyorum.Bu kadar tuhaf olunca fantastik hikayeler de her zaman ilgimi çekti.)
Belki de 17 yaş zamanlarımda beni saracak bu denli hikayeler okuyamadım.Bizim zamanımızda yoktu diyeyim tam olsun :))Sanki çok yaşlıymışım gibi oldu.Yok ben çok gencim:))O zamanlarda çok kitap okuyan biri olarak o yaşıma denk gelse mutlaka alır okurdum biliyorum bu kitapları.Ama Edwardı bu kadar anlar ve sever miydim bilmiyorum.Sanmıyorum evet sever heryerlere posterlerini asardım biliyorum.Hayran hayran televizyon ekranına bakardım sürekli onu da biliyorum.Hayaller kurardım ki bunda üstüme yoktu o zamanlarda da,ama anlayamazdım bu kadar üstün bir erkekten söz edildiğini.Evet yine süper bir erkek derdim.Ama o zaman daha yıllar üzerimde etkisini göstermemiş,iyi ile kötüyü fazla ayıramadığım zamanlar olduğu için bu erkeğin bu denli hayali olacağını düşünemezdim.
Bunu daha öncede itiraf etmiştim.Filmi izlemeden önce bu soluk benizli çocuğu her gördüğümde aman bunun neresini beğeniyorlar dedim.Evet dedim her dergileri karıştırdığımda her televizyonda gördüğümde dedim.Şimdi o dediklerimi yuttum farkındayım.Soluk benizli insan bir anda Yunan tanrılarına dönüştü onu da biliyorum.Filmin dışında bir yerlerde gerçek hayattan fotoğraflarını görünce de çok beğenmiyorum.Evet hikaye ile güzelleşen bir karakter bu.Üstünden Edwardı al,geriye kalanlar beni cezbetmez.Hikaye dışında sevimli bir çocuk,kabul ama bazı zamanlarda fazla baygın bakışlı gibi gerçek hayat fotoğraflarına bakıca..Filmin içinde güzel ve etkileyici.Dolayısıyla kitapları okurken canlanan Edward karakteri farklı bir kalıba giremiyor.Zaten tasvir edilen erkek için bir görüntü yaratmak (Robert Pattinson dışında) oldukça zor.Süper yakışıklı bir erkekten söz ediliyor.


Bellaya gelince o da çok doğru bir seçim vampir olmadan soluk benizli bir kız,çekingen tavırlar ve Edward ile güzel bir ikili oluşturmuşlar.Evet kimyaları tutmuş.
Aslında filmde aşklarının anlatımı eksik kalmış.Kitapta aralarındaki tutku çok daha iyi anlatılmış.Filmde eksik kalan çok fazla şey var aslında.Kitabı okuyunca hikaye daha iyi oturuyor.
Yeni ayda umarım fantastik öğelere daha çok ağırlık verirler.Yoksa Bellanın yaşadığı depresyon yansıtılırsa bir hayli sıkıcı olur.Kitabın sonunda İtalyada geçen aksiyon sahneleri aktarılmışsa çok daha sürükleyici bir film olur.Artık bekleyeceğiz kasım ayında göreceğiz umuyorum.Jacobun aşkı sönük kaldı gerçekten ne kadar çok sevse de değer verse de çok gerçek dışı kaldı.Sanki Edward daha gerçekmiş gibi.
Sanki gerçekten Yeni Ayı okurken Bellayı bırakıp gitmiş gibi çok üzüldüm.Yaşadığı ayrılık acısını kitapta bence en iyi özetleyen şey Kasım-Aralık-Ocak yazıp tek tek sayfaları boş bırakması olmuş yazarın.Daha anlatılacak bir şey bırakmamış o boşluk.Kendimden biliyorum günlük tuttuğum zamanlarda yapardım ben de sadece ay ya da gün adı olurdu.Geride anlattığım hiç bir şey olmazdı.
Şimdi Tutulmayı okumaya başladım.Dün gözlerim artık kendi kendini bıraktı okurken uykuya daldım.Sanki kavuşamayınca daha tutkulu olan her aşk gibi onlarında bir aradayken kavuşmaları ile tutkunun ateşi sönmüş gibi geldi.
Neyse şimdi Tutulma zamanı...
Hayallere dalmak gerçeklerden kolay.O yüzden hayal kurmak güzel.

17 Temmuz 2009 Cuma

İçimin gülen yüzü,beraber nice mutlu yıllara!

Ehh say bakalım,1,2,3,4,5 üzerine daha da yıllar koy,6,7,8,9,10,11,12 çok olmuş değil mi:))
Şimdi söyle bakalım kaç yıl olmuş?Çok mu olmuş,yoksa az mıymış,daha çok uzun yıllar mı varmış?


Seni çok seviyorum..
Beraber nice mutlu yıllara sevgilim...

16 Temmuz 2009 Perşembe

Ne Arıyorsan Kendinde Ara

Ne Arıyorsan Kendinde Ara


Kişinin değeri nedir? Aradığı şeydir!

Eğer sen, can konağını arıyorsan, bil ki sen cansın.

Eğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan, sen bir ekmeksin.

Bu gizli, bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen, anlarsın ki

Aradığın ancak sensin, sen.



Madendeki inciyi aradıkça madensin.

Ekmek lokmasına heves ettikçe ekmeksin.

Şu kapalı sözü anlarsan, anlarsın her şeyi;

Neyi arıyorsun, sen osun.



Senin canın içinde bir can var, o canı ara!

Beden dağının içinde mücevher var,

O mücevherin madenini ara!

A yürüyüp giden sufi, gücün yeterse ara;

Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara.




Hz. Mevlana

12 Temmuz 2009 Pazar

İki el

Birini almak istersen diğerini bırakacaksın.İki elim var diye hepsini alamazsın.Birini elde edersin,diğerinden vazgeçersin.Hepsi birden asla senin olmaz,olamaz.Boş bir elin olsa da alamazsın.Yeri hazır olsa da tutamazsın ellerinde.Hep bir elin dolu,diğeri boş olur.

Hayat hep böyle olur,bir elinde hep sıkı tutacağın bir şey, diğer elin ise boşta kalır. Hayat böyle asla hepsini birden alamazsın.

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Ohhh..

Haberler dönüyor ekranda. Politikacılar avaz avaz bağırıyor.Dinlemek istemiyorum.
Kelimeler dağılıyor kafamda artık televizyonu duymuyorum.
Artık rahatladım.İyi haberler aldım,ufak tefek başarılar kazandım.İçim rahatladı ohh dedim..
Ohh...Geçti mi:))))

10 Temmuz 2009 Cuma

Dondu kaldı beynim

Okuduklarımı anlamaz oldum, denilenleri duymaz,
Bir sessiz yolculukta gibiyim,
Sadece kendimi konuşurken işitiyorum,
Acaba içimden mi konuşuyorum hiç anlamıyorum,
Dondu kaldı beynim dondu...


Sıcak yaz günü bir işe yaramadı..
Buna da şükür..neyse şükür hayata devam..

7 Temmuz 2009 Salı

Ters yüz oldum

Daha dersim bitmemiş demekki. Öğreneceğim bir şeyler daha varmış.(Öğren öğren bitmedi bir türlü).Bitti dedim kendimi sevinçlere boğdum. Yok olmamış,bitmemiş,eksik bir şeyler varmış.
Haydi bakalım, bekleyelim neler gelecek başımıza görelim....

3 Temmuz 2009 Cuma

Buruk ama tatlı

En sevdiğim şarap gibisin,
İlk yudumda buruk,
Alıştıkça tatlılaşan,
İçtikçe hayatı güzelleştiren,
İçtikçe hayatın her dakikasını donduran,
Öylece seyredaldıran,
Sarhoş etmeyen,
Ama çakırkeyif gezdiren,
Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştiren,
Yokluğunda aratan,
Varlğında yakan,
En sevdiğim şarap gibisin,
Biraz buruk,
Biraz tatlı,
Vazgeçmediğimsin,
Gidemediğim,
Hep kokunu özlediğimsin,
En sevdiğim şarap gibisin,
İçtikçe içesim geliyor ama yoksun,
Yoksun bırakıyorsun buruk tadından,
Ama yoksun,
Eksik bırakıyorsun,
Şimdi boş bir kadehim,
Beni doldurmuyorsun...

Cumanın güzelliği

Cuma günlerini oldum olası severdim, şimdi daha çok seviyorum. Beklenen haberler geldi arka arkaya..

İçim kıpır kıpır..

2 Temmuz 2009 Perşembe

Temizlik

Duş alırken geçen gün düşündüm; bilimsel olarak bir yolu olsa beynimizdeki gereksiz düşünceler yıkanırken temizlense, beyin gerçek anlamda temizlenmiş olsa diye. (Normal yollardan evet beynimi boşaltamıyorum artık, bu tarz saçma düşüncelere daldım.)Beyin ıslansa,suyla birlikte aksa tüm kaygılar, stresler..
Ve sonra ruhum bir havalansa uçsa gitse geri gelse..Geri döner miydi?
Döner bulurdu yine bedenimi ruhum biliyorum. Bir uçsa, bana yukarıdan baksa, ne yaptğımı belki de öyle daha iyi görürdüm.Yanlışlarımı daha iyi anlardım.
Kalbimi ise buz dolu steril bir kabın içine koysam bir süre, donsa ve katılaşsa.O zaman herkesi anlamayı bırakırdım,kendimi bile anlamazdım. Ağlamazdım, tepkisiz kalırdım.
Bilimsel olarak bir dolu saçma istek bunlar.Bu saçma düşünceler ya olsaydı, şu an yanlış gelen şeyin doğruluğu olsaydı.Asıl doğru dediklerimiz bunlar olsaydı. Üç gözümüzün olduğunu düşünmek şu an saçma geldiği dünya gerçek olsaydı. Doğru bildiklerimiz değişmez kurallar bunlar olsaydı. Takılıp çıkarılır organlar, gelip giden ruhumuz olsaydı.
Doğrular bunlar olsa kolaylaşır mıydı yaşam. Yoksa yine zorlaştırmak için bulur muyduk bu seferde başka sıkıntılar. O zaman da ruhumuz yerinde dursun derdik :)


Ne olsa memnun olmayız biz..Biz insanlar memnun olmayız asla.