31 Temmuz 2011 Pazar

Akıllı ve uslu bir çocuk olursan Şirinleri görürsün oğlum peki annen ve baban ne zaman görür

Bir kaç zaman önce...
-Ne yaptınız AVM'de?
-Ne yapalım,bizim çocuklarla işlerimizi hallettik sonra de yemek yedik beraber.
-hımmm
Konuşmadan bir kaç gün sonra aynı AVM'ye birlikte gidilir.
-Biliyor musun biz o gün çocuklarla yemekten sonra sinemaya gittik.Sinemaya aylardır gitmediğimden midir nedir film de güzeldi,sinema salonu da güzeldi(yeni açılan bir AVM olduğu için)Dedim çocuklara ben gelemem Yıldız beni mahveder.(Mahveder!!!!!!Ben ne zaman mahvettim?)Valla duyarsa sinemaya gittiğimiz kızar,çok bozulur(Kızar!!!!Kızmaz ama bozulur tabi)
-Bensiz sinemaya gittin demek.
-Ama hayatım yani sensiz gitmek istemezdim ama film de güzeldi.
-Film de güzeldi demek.
-Evet belki de bana öyle geldi.
-Niye söylemedin?
-Buraya geleceğimiz zaman söylemek istedim.
-!!!!
-İçime sinmedi sensiz gerçekten.
-Peki öyle olsun.
Tabiki mahvetmedim,arada sadece bensiz sinemaya gittin demek ,dedim o kadar.
Aylar oldu sinemaya gitmeyeli.Hatırlarsanız sinema postları girerdim sık sık.Hatta çoğu filmi yazmazdım bile.Ben hamileyken de sık sık gidiyorduk.
Şimdi 9 aydan fazladır sinemaya gitmiyoruz.Annemler memlekette tatildeler.Burada yoklar.Dolayısı ile sinemaya artık ilk ne zaman giderim bilmiyorum.Demir daha büyük olsaydı onu da alır giderdik Şirinlere.Ben ve benim yaşımdakiler için Şirinler ayrı bir çizgi filmdir.Bizim gibi munis,saftrik çocuklarda Şirinleri sever.Şimdiki çizgi filmler bile farklı,izleyenleri gibi.
İnanırdık ki akıllı ve uslu olursak Şirinleri görebiliriz.
Şimdi Demire diyorum.Konuşmaya başladığında cevaben ne der bilemiyorum.
Fragmanını izledim ve bayıldım.Tabi How I Met Your Motherdan çok sevdiğim Barney Stinson (Neil Patrick Harris) başrolde olunca ayrı bir merak uyandı bende.Artık izleyenlerin yorumlarını alırız:))

29 Temmuz 2011 Cuma

Uğur böceğim iyileşti

O benim uğur böceğim.Pinky teyzesi dedi aslında ilk.Sanki bilir gibi bana minik bir uğur böceği mum göndermişti diğer hediyeleri ile birlikte.
Kelebekleri çok severim ama uğur böceklerine de bayılırım.Elime alır severim her zaman.Adı böcek olup daha sevimli başka bir böcek daha var mıdır?
Ben de uğur böceğim dedim.Arada minik kelebeğim olsa da uğur böceğim.
Uğur böceğini çocukluğundan beri severim.Hatta uğur böceği şeklinde bir çantam vardı.Keşke saklasaymışım.Şu an bile kullanırdım.
Uğur böceğim artık daha iyi.Kırmızılıklar bizi terk etti.Ne mutlu bize.
Hastalık geçti,eşim elinde bu küçük pasta ile geldi.Kutuya bakmadan buzdolabına koydum.Sonra bir ara açtım baktım ki bayıldım görünce.Üstelik tadı da çok güzeldi.Demirin 1 yaş pastası nasıl olur diye sormuştu bana geçen gün.Ben de uğur böceği şeklinde olur demiştim.Eşim de bize minyatürünü getirmiş.

26 Temmuz 2011 Salı

6.hastalık

Diş diş diyerek suçladığımız şey meğer 6.hastalıkmış.Akşam Demirin yüzünde kızarıklıklar oldu.Sürekli omzumuzda uyuduğu için terliyordu.Terle birlikte isilik oldu sandım.Ama kızarıklıklar tüm vücudu hemen hemen kaplayınca doktorumuzu aradım.Ateş sonrası olduğu için 6.hastalıktır dedi.Gelin bakayım deyince gittik.Demir 6.hastalık geçirmiş doktorumuzun da teşhisi ile.Ateşin sebebi,kızarıklıkların sebebi bu hastalıkmış.
6.hastalık
"Herpesvirus tip 6’nın neden olduğu, iyi huylu, yaklaşık 3 gün süren ateşin arkasından ortaya çıkan pembe, makülopapüler döküntü ile karakterize bir çocukluk çağı hastalığıdır. Hastalık solunum yolu sekresyonları ile bulaşır. Dört yaşına kadar çocukların hemen hemen tamamı hastalığı geçirmekte ve ömür boyu bağışıklık kazanmaktadır. En sık ilk yaşın ikinci yarısında ve, İlkbahar ve sonbahar aylarında görülür. Kuluçka dönemi 5-15 arasındadır.
Klinik : Belirgin bir neden olmadan ateş 39,5-40 dereceye kadar yükselir ve 3-5 gün yüksek kalır. Erken dönemde özellikle ateş yükselirken havaleler sık görülür. Yüksek ateşe karşın çocuk genellikle uyanık ve aktiftir. Genellikle üçüncü günde kandaki lökosit sayısının azalmasıyla boyun ve kulak arkasında lenf bezlerinde büyüme meydana gelir , dalak biraz büyümüş olabilir. Yaklaşık 3 günlük ateşli bir dönemden sonra ateşin normale dönmesinden hemen sonra makülopapüler veya eritematöz döküntü ortaya çıkar. Döküntü gövdeden başlar, boyun ve ekstremitelere yayılabilir, 2 gün içerisinde, iz bırakmadan kaybolur. Kaşıntı yoktur, basmakla solar. Vakaların bir kısmında ishal görülebilir. Yüzde 14 vakada huzursuzluk ve irritabilite şeklinde prodromal semptomlar olabilir. Fontanel belirginliği (% 26), Nagayama lekeleri (yumuşak damak ve uvulada eritematöz papüller – % 65), periorbital ödem (ateşli dönemde, % 30), servikal, postaurikular ve postoksipital lenfadenopati (% 31) bulunabilecek diğer bulgulardır. Nadiren splenomegali, ensefalopati ve konjunktival eritem görülebilir. İnkübasyon süresi ortalama 9 (5-15) gündür."


Umarım kızarıklıklar en kısa zamanda geçer.

24 Temmuz 2011 Pazar

ah bu dişler ahhh

Cuma akşam üzeri Demirin gözünün beyaz bölgesinde kırmızı bir nokta.Ama göz kanlanması gibi damar damar değil.Tel bölgede.Arkasından kafası cayır cayır yanıyor.Ölçüyoruz 37 dolaylarında.Bu ikisinin birbiri ile bağlantısı yok.Ama ikisi de can sıkıntısı.Vücudunun sıcaklığı da artınca hemen ılık bir duş aldırdık.Ateş düştü.Doktoru aradık ikisinden de bahsettik.Doktorun bebeği de 3 gündür ateşliymiş bir türlü düşmüyormuş.Zaten bebek erken doğdu ve çok hastalıklar atlattı.Daha bir kötü oldum duyunca.Göz içinde bir şey yapmayın kan gitmez de göz doktoruna gitmek gerekecek dedi. Gece zor uyudu daha çok kucağımızdaydı.
Dün sabah devam etti,öğleden sonra hafifledi ateşi.Biz de biraz çıkalım sahilde hava alalım dedik akşam için.Demir dışarı çıkınca daha da iyi oldu.Ohh dedik rahatladık.Gelince uyudu falan 1'e doğru bir uyandı,bir daha uyku yok.Yine ateş dişlerden mi neden derken uyumakta da zorlanıyor.Ateş düşürücü verdik.Saatler ilerliyor ateş düştü ama Demir yarı uykuda yarı uyanık.Kucağımızda uyuyor,yatırınca uyanıyor.Babasının kucağında uyudu ben yattım.Sonra 6 ya doğru uyandım 10-15 dakika içinde Demir de uyandı.Bir iki saat oyalandık ateşi de düşmüştü.Rahatladım uyuduk yeniden.Tekrar uyanınca baktık huzursuzluk var ateş içinde kafası.Haydi dedik doktora gidelim artık.Dişlerden olduğunu tahmin ediyoruz ama yine de içimiz rahat etmedi.Demiri keyifsiz görmeye alışık değiliz.
İlk defa gittiğimiz bir doktor tatil günü tabi.Ama doktor ilk önce bizle konuştu.Mikrobik bir durum olsa bunun yan etkilerinden ve Demir de görülmemesinden söz edince ilk dakikalarda rahatladık.Şansımıza iyi bir doktordu.Arkasından muayene sonrası dişlerinin iyice kabardığını görmüş olduk.Doktor dişlerden dedi bir ihtimal başka sebep onun içinde hemen kan tahlili yapmayı gerek görmüyorum.48 saat gözlem dedi.İbufren içerikli bir ateş düşürücü verdi.Şimdi çok şükür iyiyiz.Ama doktorumuz bizi uyarmıştı.Üst dişler çıkarken zorlanacaksınız diye.Dişler çıkana kadar umarım böyle fazla ateş olup uykusuz geceler yaşamaz canım oğlum.
Bir ateşle bile insanın canı nasıl sıkılıyor.Dün gece düşündüm hep.Ciddi rahatsızlıkları olan bebeklerin ailelerini.Off dedim Allahım sen yardım et onlara.
Acil şifalar olsun minik bebeklere ve tüm hastalara..

23 Temmuz 2011 Cumartesi

reçel gibi



Onca insan arasında yalnız olduğumu hissederken,şimdi neredeyse kimse yokken yalnız olmadığımı düşünmem kalbimi neyle doldurduğuma işaret?
Belki de cümlelerim ortaya saçılınca kimseyi bulamamaktan.
Belki alışmaktan.
Belki hayata karışmaktan,belki de anlamaktan.
Sızlanmaktan vazgeçmek belki de.
Ya da ne kadar sevsem de bazı arkadaşlarımın kötü enerjisi olduğunu bilmek de.
Ne zaman bir işe kalkışsam bir yere gitmeye hazırlansam bir hımmm,oh ne güzel sevindim diyenden korkmayacaksın.Hımmm öyle mi?Ah sen ne kadar şöylesin,böylesin,çok kazanıyorsun,çok şanslısın diye diye birini kurutur mu kurutur işte.Nazar de,kötü enerji de artık ne dersen de.
Ya da ben kendimi bir tabak reçel sandım en güzelinden.Kahvaltı masasına getirilip,yenmeden buzdolabının yolunu tutan.Aslında çok şeker,ev yapımı,mis gibi.Ama gel gelelim sofra süsü olmuş gibi.Belki taze tereyağ ve kaymakla iyi bir ikili olabilir.Ya da sadece reçel işte.Tükenmeden unutulan.


21 Temmuz 2011 Perşembe

Anne de sever oğlu da



Demir The Beatles sever,hayranıdır,tişörtünü bile giyer.
Tibet ağbisini çok sever,her ne kadar pastası kesilirken uyusa da,Tibet ağbisinin eline verdiği şekeri,gösterdiği ilgiyi unutmaz.
Annesi kelebeği çok sever,bunu bilen güzel arkadaşı anne ve oğlu temsilen iki kelebekli kolye hediye eder.
Demir balonla oynar,annesi patlayacak diye korkar,ama ikisi de balonla oynamayı çok sever.
Kovaları doldururlar,boşaltırlar,kendilerine taç yaparlar,kral,kraliçe olurlar.
Demir artık sevinince ellerini kollarını sallar,çığlıklar atar.
Arabada uykusu gelmişse bazen vızıldar,uyuyamaz.

Annesi bloğunu da,sayesinde tanıdığı arkadaşlarını da çok çok sever.
Oğlu da.

12 Temmuz 2011 Salı

Demir 9 aylık oldu

Evetttt bugün 9 aylık oldum ben:))
Emeklemek son hız devam ediyor.Ama en çok tırmanmayı seviyorum.Tv modülü en sevdiğim köşe ayakta durup her şeyi çekiştiriyorum.Koltuklara tutunup yastıkları çekiyorum.Mutfak dolaplarının kapaklarını açıyorum.Çekmeceleri açıyorum,içindekileri karıştırıyorum.Ama çekmeceleri açınca annem parmakların parmakların diye birden yanıma geliyorum.Çekmece kilidi dedi annem babama ne yapacaklarsa kilidi artık:)
Annemin üst üste koyduğu oyuncak kulesini yıkmaya bayılıyorum.Bir de doldurduğu oyuncak kovasını boşaltmayı.Kapları ağzımıza tutup annemle şarkı söylüyoruz.
Annem bana sürekli hadi gel annem mutfağa gidiyoruz,hadi gel banyoya,hadi gel dışarı dediği için ilk söylediğim cümle hadi gel oldu.Gel diyorum elimle de.Geçen gün su damacanası getiren ağbiye de gel dedim annemle babam çok güldü.Su damacanası demişken ona da tırmanmaya bayılıyorum.Damacanaya asılıyorum.Tutuyorum deniyorum acaba bizimkilerin yaptığı gibi ben de suyu akıtabilir miyim diye.
Mama,baba,dede,dada hecelediğim diğer kelimeler.
Meyve yemeyi hala çok seviyorum.Annem duymasın ama sebze pürelerini hiççç sevmiyorum.Artık annemlerin yediği bazı şeyleri yiyorum.Makarna yemeyi ben de çok sevdim.
Bazı şarkıları duyunca kollarımı kaldırıyorum,oynatıyorum.

Demir
Alnını alnıma dayayıp gözlerini kocaman açıyorsun ya işte ben o zaman eriyorum.Bir de gülücük atıyorsun ki o anı beynime kazımak istiyorum.Sarılman,sarılmaya çalışırken saçlarımdan tutunman hatta saçlarımı çekmen.Sevgini ifade etme şeklini çok çok seviyorum o an eriyip bitiyorum.Bazen yanağımızı çevirip elini koyup bakıyorsun ya işte diyorum.İşte ne güzel bir şey bu!
Geçen gün koltuğun altına girmişsin,uzanmışsın.Oradan durup bize bakıp gülüyorsun ya babanla dedik.Yaa nerede çıktı bu çocuk hale bak ne güzel gülüyor bize ve şükürler olsun ki bugünleri gördük.
Büyüdükçe yaptıklarını gördükçe şaşırıyorum.Geçen aylarda bir kutuyu boşaltmanı görünce şaşırmış,büyüdüğünü bir kez daha anlamıştım.Geçen gün de dolap kapaklarını açınca bizi aylardır izlediğini şimdi sıranın sen de olduğunu kanıtlar gibiydin.Evet sizi izliyorum,izliyorum ve gördüklerimi uyguluyorum der gibisin.
Büyüyorsun bebeğim büyüyorsun..

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Masalların Masalı




Ben sana o gün ilk şiirini okudum,sen çok sevdin,çok güldün,çok..
O iki mısır patlağını göstere göstere..
Bunca zaman niye okumamışım ki şiir dedirttin.
Bu sana okuduğum ilk şiir..

Masalların Masalı

Su başında durmuşuz,
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.

Su başında durmuşuz,
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana, bir de kediye.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze .

Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek...

Su başında durmuşuz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze...

Nazım Hikmet Ran


Ben de şiirin sonunda gülen gözlerimde bir kaç yaşla çok şükür dedim,çok şükür..

7 Temmuz 2011 Perşembe

Kendime bir kaç sözüm var


Hani olacak gibi düşünüp olacağına kendini inandırmak sana göre mi?Ama biliyorsun,biliyorsun formülünü sen de biliyorsun.Biraz dip,biraz yalnızlık,bir kaç gözyaşı sonunda yine de her şeye şükürler olsun demek.Çok dipte olmak sana göre değil ki zaten sen de iyi biliyorsun.En fazla bir kaç dakika,olmadı bir kaç saat.Ki saatler bile çok senin için.Bir kaç dakika.Bir kaç dakika..Yani zamanında olmadıysa en büyük keşkense o sadece senin elinde olan senin hayatını etkileyen bir şey değildi.Onlarcaydınız birinin duası tutmadı,birilerinin rızası olmadı.Kişisel değil.
Az kaldı,dur bekle.
Sen bu düşüncelerdeyken bir kelebek camına konduysa bir yerlerden sana az kaldı deniliyor.

görsel

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Buğday gibi bereketli bir yaşamın olsun canım oğlum



23 haziranda hissedilen ilk dişi hemen arkasından 30 haziranda 2.diş geldi,Şu an biri uzun diğeri kısa iki tane mısır patlağı var ağzında.
1 temmuzda diş buğdayını yaptık.Ufak kendi aramızda diş buğdayı merasimi yaptık.Meslek seçimi olsun diye önüne kitap,bilgisayar falan koydum.Demir gitti kitabı seçti.Artık okur mu,yazar mı ne yapar bilemem.Ama benim çok hoşuma gitti kitabı seçmesi.
Oğlum buğday gibi bereketli bir yaşamın olsun..