31 Ocak 2010 Pazar

Kimin Çantasından Patlayan Şeker Çıkar?

Cevap Yıldızın çantasından olacaktı.Çanta mimini daha önceden yapmıştım.Daha önceden saçılanları görmek için buraya buyrun efendim.
Zizim bizim beni mimlemişti ben yaptım dedim,Pofidik şekercim de mimleyince bugün kullandığım çantayı dökeyim dedim.
Çantamdaki yeşil kumaş aslında bir torba,daha önce mimde yorumların içinde torba olsun,çantadan çantaya aktarmak zor,arada unutulanlar oluyor demiştik.Bunu söylediğim bir arkadaşım benim için almış.Çok sevinmiştim.Aslında ayakkabı torbası.Anahtarlığımı sevgilim aldı,aynayı da annem.Ruj,allık,parfüm,kelebekli kolyem,tokalar,flash diskim,cüzdanım veee patlayan şekerim.

Şimdi çanta miminin boyutunu bu noktada farklılaştırıyorum.Çantanızdaki en enteresan şeyin resmini çekip bloğunuza koymanızı rica edeceğim.Mimi kimler mi yanıtlayacak,bu posta yorum yazanlar.

Haydi çantaları karıştırın ve söyleyin içindeki en enteresan şey nedir?

Şekeri merak edenlere not:Şeker yeğenim için değil,sadece kendim için.

30 Ocak 2010 Cumartesi

Taş Kağıt Makas

Hayatınızdaki en önemli varlığın kurtulması adına,hayatınızdaki en büyük düşmanınızın son isteğini yerine getirir misiniz?


İlle de ölmeleri gerekiyorsa bunu önceden bilmeyi isterdim;böylece her saniyemi onlarla birlikte geçirebilir ve daha milyonlarcası olacağını varsaymak yerine bu saniyelere tutunmayı bilirdim.İlle de ölmeleri gerekiyorsa,yanlarında olmak isterdim;son olarak onunkini değil benim yüzümü görürlerdi.


Ancak olmaması gereken şeylerin meydana geldiği bir dünyada,kendinizi demek istediğinizin tam tersi şeyler söylerken ve yaparken buluyorsunuz.Bu nedenle sonraya başımı öne eğerek cevap verdim ve onun bu dünyada en sevdiğim iki insanın üstüne mühür vurmasını izledim.


Kitabı bir kaç gün içinde okudum.Kitap sonlara doğru daha da nefes kesici bir hal aldı.Her karakter kendi gözünden olayların gidişatını anlatıyor.Karakterlerdeki çeşitlilik sıkmadan okumamı sağladı.
Hristiyanlık adına bir dolu bilgi vardı.Yazar dinler ve insanlar arasındaki bağı da çok güzel anlatmış.
Bazı olaylar mucize mi yoksa sadece tesadüf mü?Mucizeler var mı?
Beni sürükleyecek bir roman okumak isterim derseniz ve yukarıda saydıklarım cazip geldiyse okuyun derim..





29 Ocak 2010 Cuma

Bızdıklar ve bızdık olduğunu düşünenlere hafta sonu tavsiyesi

Malum ben bir anne değilim.Hafta sonu etkinliği olarak yaratıcı faaliyetler için adresler de veremem.Ama sıkı bir sinemasever olarak film önerebilirim değil mi?

2 gündür canım yeğenim bizde kalıyor.Okullar tatil olunca bize gelmek istiyordu.Uzak yerde değiliz,birbirimize yakınız ağbimlerle.Ama onun için bizim evde kalmak büyük zevk.Tabi bu zevkin büyük kısmını sevgilimle(kendisi enişte demez hiç,ağbisidir onun,bana da hala der,ama öyle bir halacım der ki bayılırsınız) bilgisayar oyunu oynamasının büyük katkısı var.Filme gitmeyi isteyen bendim.Yeğenim değil.Kendisi 10 yaşında.Ben çocuk değilim diyor zaten ona çocuk deyince.Haklı da,artık gerçekten büyümeye başladı.Benim zorumla gittik filme diyebiliriz.İzleyenler malum küçük bıcırıklar ve anneleri.(farkındaysanız ben son haftalarda Ayşegül Küçük Anne modunda dolanıyorum)

Filmde biz sıkıldık tabi.Ama küçük bıcırıklar çok eğlendi.Siz de minik bıcırıklarınızın elinden tutun ve bu hafta sonu onları Garfield Süper Kahraman-3 boyutlu filmine götürün.Eh ben de arada gülüp eğlendim.Tabi bir de 3 boyutlu izlemek gerçekten keyifli.

***resim

27 Ocak 2010 Çarşamba

4 film birden....


Sinemalarda izleme fırsatını bulamayınca dvdsini görür görmez aldım.Kız Kardeşimin Hikayesi-My Sister's Keeper.Benden önce sevgili ağlamaya başladı izlerken.Filmi izledik,üzerinden 3 saat geçti hala kendime gelemedim dedi.Filmi anlatmayacağım.


Cameron Diaz,Abigail Breslin(Miss Sunshine filminden hatırlarsınız),Alec Baldwin baş rollerde.Filmi izlerken şanslı doğmak mı,şanslı olmak mı dedim kendi kendime.İnsan ölümcül hastalıkları gördüğünde şükrettiğinde bencil mi olur?Ben filmi izlerken bunu düşündüm.Ve sevgiliye dedim ki,böyle hayatlar var ve böyle yaşayan insanlar.Sustum içimden bizlerden uzak olsun.Aslında herkesten uzak olsun dedim.Bu dualarımın anlamı yoktur belki ama çok dua ederim.Hasta olan herkese deva olsun,hastalıkları bitsin diye.

Geçen sene sinemalardan takip ettiğimde konusunu yanlış yorumlamışım Körlük-Blindness filminin.İçimi sıktı bazı sahnelerde.Ama Julianne Moore oyunculuğu ile bir kez daha hayran bıraktı.Bazı oyuncular gerçekten canlandırdıkları karakteri içlerinde yaşıyor.Moore da bunlardan biri.


Konusuna gelince ve dünyada böyle bir şey yaşansa dediğimde.Evden adım bile atamazdım dedim kendi kendime.Yine şükrettim bu sefer gören gözlerim var diye..

3. filmimiz ise Maç Sayısı-Match Point filmi.Enteresan bir konusu olmadığını biliyordum ama arşivimde bekliyordu.Bir Woody Allen filmi.Fakat sıkılmadan izledim.Scarlett Johansson ve Jonathan Rhys Meyers başrollerde.



4.film de bir Woody Allen filmi.Kasıtlı bir seçim olmadı ama öyle denk geldi.Barselona,Barselona-Vicky Cristana Barselona.Karmaşık ilişkiler üzerine kurulu bir film.Mekanlar,müzikler çok güzel.




Başrollerde yine Scarlett Johansson  var.Woody Allen Scarletti filmlerinde oynatmayı seviyor sanırım.Penepole Cruzun performansı dudak uçuklatacak cinstendi.Javier Bardem de çok iyi bir oyunculuk göstermiş.Yaşanan üçlü hatta dörtlü ilişkilerini tasvir etmesem de bu film içimdeki Barselona aşkını daha da alevlendirdi.


26 Ocak 2010 Salı

Gelsin çaylar,kahveler!

Öncelikle bu postu okumadan önce  çayınızı ya da kahvenizi kapın öyle okumaya başlayın.

Siz çaylarınızı hazırlarken bu güzel şarkı da size eşlik etsin.



Dışarısı buz gibiyken,içimiz ısınsın diye bol bol çay,kahve tüketiyoruz değil mi?



Faranjit kapımı çaldığından beri sürekli tükettiğim çay ekinezyalı çay.Bal ile tatlandırıp içiyorum.Diğer erikli tarçınlı çayı da Görkemciğimin portakal-tarçınlı lezzetli çaylarından sonra tarçın tadı arayışımda buldum.Böğürtlen ilk göz ağrım,en çok sevdiğim meyveli çaylardan biri.Bugün de üzüm çekirdeği mürdüm erikli olan Damlonun tavsiyesi ile aldım.Ve çok sevdim.

Bir de Cappucino var ki sevgili ile içmekten büyük zevk alıyoruz.Su ile ya da süt ile hazırladıktan sonra fincanları 35-45 sn arası mikrodalgaya koyuyorum.



Sonuç güzel köpükler.



Kahveniz içimi daha da ısıtsın istiyorsun Hare likörü deneyin.Beyaz çikolatalı olana bayıldım.Arada kahvelerimize koyuyoruz.Değişik bir tat ile içimi zenginleşiyor kahvelerimizin.



Kışın en çok sevdiğim içeceklerden biri de salep.Bu konuda en başarılı Sek hazır salep bana göre.




Günleriniz,geceleriniz bu sıcacık lezzetler gibi ısıtsın içinizi,her bir gün ayrı bir tatla gelsin böylesine çeşitli,keyfiniz daim,sohbetleriniz bol olsun,afiyet olsun...

25 Ocak 2010 Pazartesi

Beyaz,İpek Gibi Yağdı Kar...





   Beyaz, ipek gibi yağdı kar
   Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde  
   Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
   Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
   Şarkılar çaldı odalarda
   Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
   Düşmanlarımız dışında
   Düşmanlarımız çünkü
   Sevgiyi yok ettikleri için
   Düşmanımız oldular-
   Beyaz ipek gibi yağdı kar
   Bir kız kardan hafif yüreğiyle
   Geçip gitti güvercinleri anımsatarak.
   Uzaktaki şehir
   Uykuya dalmıştır şimdi.
   Düşündüm bir bir
   Kardeşlerimin ne yaptıklarını
   Nihat
   Uyumuyor olmalı.
   -Nefis bir şarkı
   Söylüyor yandaki odadaki kız
   Bir Rus
   Halk şarkısı.
   Ve şimdi koroyla
   Başladılar-
   Nihat düşünüyordur
   Karanlıkta.
   -Sanırım
   Bir saatten sonra
   Hapishanede
   Dışardan söndürüyorlar ışıkları-
   Beyaz ipek gibi yağdı kar
   Bir kız kelebek adımlarıyla
   Geçip gitti karın üzerinden.
   İnsanlar kendi şarkılarını
   Kendi hayallerini taşıyorlar.
   Çağdaş şarkılar
   Gerekli onlara
   Hem Hayatlarının
   Derinliklerinden söz eden
   Gerçekleştirilmiş
   Gerçekleştirilmemiş duygularından,
   Hem
   Kavgayı ateşleyen
   Somut
   Anlaşılır
   Akıllı şarkılar.
   Beyaz, ipek gibi yağdı kar
   Acılarla dolu bu dünyaya.
   İnsafsızlık
   Vahşet
   Hala güçlü
   Ve hala iktidarda.
   İnsanlar
   Ölüyorlar.
   Gepgenç
   Sımsıcak
   Ölüyorlar
   Sanki
   Ölmüyorlarmış gibi.
   Bir yandan sürüp gidiyor-
   Hayat;
   Bir yanda tel örgüler
   Parmaklıklar.
   Beyaz, ipek gibi yağdı kar
   Yağdı kirpiklerine bir kızın
   Yağdı mavi bir nehre
   Saçlarıma yağdı
   Otobüslere
   Ağaçlara
   Evlere.
   İçimden okşadım onu.
   Kelebek adımlarını
   Yanımdan geçen kızın.
   Herhangi bir kız
   Hayalleri olan.
   İstedim ki
   Daha güzel
   Olsun şu dünya.
   İstedim ki
   Beyaz
   İpek gibi yağan karın altında
   Bitsin artık
   Bu sürüp giden alçaklıklar.
   Bir bebek
   Ölüm tehdidi altında yaşamasın
   Beşiğinde.
   Ve paramparça olmasın
   Sımsıcak
   Capcanlı
   Yaşayıp giderken insanlar.
   Bırakın, beyaz
   İpek gibi yağan karın altında
   Hayallerimiz olsun.
   Yaşayalım
   Özgür
   Güzel
   Düşünceli.
   Anlatalım
   Düşündüklerimizi birbirimize.
   Sevinç egemen olsun her yerde
   İnsanca
   Bir kaygı.
   Beyaz, ipek gibi yağdı kar.
   Yağsın.
   Dünya daha güzel olacak
   İnanıyorum buna.
   Bir insan kalbinin güzelliğine
   Çocukluğuna
   Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
   İnandığım kadar.
                            
 

Ataol BEHRAMOĞLU

24 Ocak 2010 Pazar

Soğuk Gündem...

Sevmiyorum karı,soğuk havayı..Çocukluğum egede geçti.Kar bir özlemdi o zamanlar ama alıştığım ılık havalardı...Güneşi sevdim ben...

 Haberleri nasıl tüylerim diken diken izlediğimi hatırlıyorum.17 sene önce,anlam veremedim çocuk halimle neden diye,şimdiki aklım anladı mı peki?Unutulmadı ama peki ya hala doğruları söyleyenlerin başlarına gelen son ölümü mü oldu?

Uğurlar olsun...Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun..

Hava soğuk,içimiz ürperiyor,haberleri okurken daha da içim üşüdü.41 gündür bu hava şartlarında eylemlerini sürdüren Tekel işçilerini haberlerde görüyoruz.Sıcak evimizde gazetemizde okuyoruz.Onlar kendi ekmeklerinin peşinde bu soğukta dışarıdalar.

Şanslı doğmak mı,şanslı olmak mı?Kader mi?İstenerek dünyaya gelmişsen etrafında fakirlik olsa da sevgi vardır.Ama istenmeden,zorla dünyaya gelmişsen yaşam nasıl olur?Okurken gözyaşlarımı zor tuttum,okumaya devam etmek bile ne kadar zor değil mi?Peki Hatice tek mi bu ülkede?Tek sevindiren haberlere çıkması ve birilerinin elini uzatacak olması.Umarım bundan sonraki yaşamında bir parça sıcaklık bulur..

Kar örttü mü tüm bu olanları,yoksa daha çok çoğalttı mı içindeki yangını?

23 Ocak 2010 Cumartesi

Boğaz ağrısı,ekinezya çayı,ballı zencefil..



Gece boyunca rüzgarın sesi hiç uyutmadı.Burada da sevgilimin dediği gibi  çıt çıksa uyanırım.Rüzgarın sesi rüyama karıştı,camdan dışarı bakıyorum kar yağıyor bir de gök gürüldüyor şimşekler çakıyor,inanılmaz gürültülü rüya.Uyandım camdan dışarı baktım rüyamdaki gibi sabah 7,hava aydınlanmış,bütün gece yağan kar her tarafı bembeyaz yapmış,kuvvetli rüzgar devam etmekte.Yattım,bir oyana,bir buyana uyku yok,rüzgarın sesini duydukça debeleniyorum.Sevgili diyor ki bence sen uyumuyor gözlerini dinlendiriyorsun,böyle hafif bir uyku görmedim.Kendisi başında davul çalsan uyanmaz.Kapı,telefon çalsın bunlar benim görevlerim zaten.Her türlü telefon,kapıya bakılır!!

Dün sadece market alışverişi için 5-6 dakikalık bir yürüyüş sonrası,bugün boğazım şişti,yanma var.Bütün planları iptal ettim.Zira edilmeyecek gibi değil.(Zira nedir?)

Toz zencefile bal karıştırdım.Ekinezya çayımı demledim.Ve en çok bu şarkıyı dinledim...



22 Ocak 2010 Cuma

Portofino ve kelebeklerim




Bugün mutfağımda keyifli sohbetler,bolca yenilen yemekler,çaylar,kahveler bir de sürekli dinlediğimiz  Portofino vardı..Güzel annemin en sevdiği şarkılardan biridir Portofino...

Duvarıma ise çok güzel kelebekler kondu....

21 Ocak 2010 Perşembe

Neymiş bakalım enteresan özelliklerim-mimmmm




Mimi diğer bloglarda okurken benim ne gibi değişik özelliklerim var diye düşünmüştüm.Sevgili Kitap Kurdu ve Pofidik Şekercim mimleyince düşün taşın Yıldız dedim.Kalemi kağıdı aldım ben de elime.

***Kalem kağıdı aldım yazdım dedim ya az önce,böyle not defterlerim vardır.Sürekli notlar alırım.Notlarımın içinde yemek tarifi,adresler,şarkı sözleri de bulabilirsiniz,şiir de,o an sadece aklımdan geçenleri de.

***Bir söylenme hastalığım var.Söylenmeden rahatlamam.Kimselerin duymayacağı şekilde mırıl mırıl söylenirim.Ne oldu diyene de yok bir şey derim.Çok rahatlarım böyle mırıl mırıl söylenince.

***Makyaj, kozmetik ürünleri hastalığım var.Almadan,bakmadan geçmek istemem.Bir çok markadan denemek isterim.Makyaj malzemelerin de far takıntım var.

***Bazen çok hızlı alışveriş yapabilirim.Geçenlerde oje seçerken yanıma orada çalışan bayanlardan biri geldi ne kadar hızlı seçtiniz,şaşırdım dedi.

***Bazı insanları üzerinden çok zaman geçse de asla hayatımdan çıkarmak istemem.
Hep bir yerlerde dursunlar benimle olsunlar isterim.Ama bazılarını da bir anda çıkarabilirim.

***Müziğe merakımdan bir gitar almışlığım vardır.(Satır arası özellik bazen maymun iştahlı olabilirim)Ama gitarı çalamadım.

***Yalan söylemeyi sevmem,ama inanılmaz saklarım söylemek istemediklerimi.Çok ketumumdur bazen kendime bile..

***Daha küçük bir kız çocuğu iken bile herkesin dünyaya bir amaç için geldiğine inanmışımdır.Çok önemli görevlerimiz yoksa bile bu hayatta puzzle gibi bir başkasının hayatını tamamlayan eksik bir parça bile olabiliriz.Ama önemli olan bir anlamımız var.Boş değil hiçbir şey.

***Dünyadaki herşeyin enerjisine inanırım.Nostaljiyi sevsem de antikaları sevmem.Eski eşyalarımı atarım nasılsa annemin dediği gibi atınca unuturum.Ama bazı anıları da saklamayı çok iyi bilirim.Kimseler bilemezken..

***Nazara,rüyalara ve duanın gücüne çok fazla inanırım.

***Hatta rüyalarım -özellikle eskiden -çok çıkar.Şimdi daha çok Holywood filmi tadında.

***3 kez ameliyat geçirdim.Hiç korkum yoktur ameliyathaneye girerken.

***Çok soğukkanlıyımdır bazen.Bu da atalarımdan gelen bir özellik sanırım.Herkes çığlık atarken ben sakinlikle olaya yaklaşırım.

Bunlar benim gördüklerim.Bir de beni senelerdir gören yanımda olan Sevgilimin gördükleri.Mikrofonu tabi ki ona da uzattım.Cevaplarken çok güldük,eğlendik..

*****Bazen olmadık zamanlarda insanları çok fena bozabiliyormuşum.İnsanlar ne olduğunu şaşırıyormuş.

*****Film izlerken hemen olayları çözüyormuşum hemen ne olduğunu anlıyormuşum.(Bu huyuma sinir olur,bazen izledin sen bana söylemiyorsun der.)

*****Evden çıkmadan önce mutlaka wcye gidermişim.Uzun yolculuklarda 3-4 defa.Tamamen psikolojikmiş.O öyle sanıyor:)

*****Bir çıt sesi ile bile uyanıyormuşum.

*****Evde ses duyduğumda mutlaka hırsız girdi diyormuşum:))Ama girmiyor,girmesin zaten kimseciklerin evine.

*****Üşünecek yerde üşümüyor,üşünmeyecek yerde mutlaka ben üşüdüm diyormuşum.

7 özellik yazmadım ama 7 kişiye paslarım.Haydi güzeller yazın bakalım.

-Tibetin Güzel annesi canım Sibelcim
-Yazın Güzel annesi
-Full Moon
-Tatlı Düşünen Balıkcığım
-Küçük Hanım Yeşocan
-Ses vermesini istediğim Damlocanımm
-vee Defneee

20 Ocak 2010 Çarşamba

Amacına fazlasıyla hizmet eden kurabiye ve poğaça

Dinmeyen ağrıya karlar yağmaya devam etti...



Gece karlarla örtüldü..Her şey bembeyazdı..Dinmeye başlamıştı yüreğin ağrıları da...Zaten bu yürek uzun süre kederleri taşıyamazdı..

Sabah hafif kahvaltı üstüne sıcacık duş aldı götürdü tüm hüzünleri,telaşları,kötü enerjiyi...

Mutfağa müzik sesi doldu..Mis gibi kokular..Ele yapışan hamur sıcak bir enerji yarattı..Tarife göre derli toplu olması gereken kurabiye görüntü olarak çok çok güldürdü..Keyfe neşe saçtı...Tadı görüntüsüne inat çok güzeldi...



Hele poğaça dev gibi kabardı..Ama her ikisi de amacına fazlasıyla hizmet etti.



Sonra kelebek şöyle dedi ; bugünün mutluluk reçetesi olsun bunlar,mutfaklar mis gibi koksun,illa yapılırken en güzel müzikler dinlensin,neşe içine ilik gibi işlesin....

19 Ocak 2010 Salı

Kar içimdeki kırgınlıklara da yağıyor..



Gözümü açar açmaz baş ağrısı ile uyandım.Hiç böyle gözümü açar açmaz başımın ağrıdığını hatırlamam.İki ağrı kesici dindirmedi ağrımı.Hala sinsi sinsi ağrıyor.

Sinsi sinsi içimde ağrıyanlara kar derman oluyor.Çok soğuk ama yaralarıma iyi geliyor..

Kar yağsın diyenlerden olmadım.Vakti zamanında iş dönüşü kar sebebiyle 4 saat yolda kalmışlığım da oldu.Hem ben sokaktaki insanlara,hayvanlara da çok üzülürüm.Ya da evinde soğukla başa çıkmaya çalışanlara.Kar yağsın diyemem..Yolda olanları düşünürüm hemen..

Allah herkesin yardımcısı olsun..Bilmiyorum..Kış zor mevsimdir...

Bazen her şey çok zordur.Bildiklerini tekrar yaşamak da.Ben başkalarının hatalarını bulurken onlar da benimkileri buluyorlar.Ne olurdu bulduklarında söyleseler...Hayır bazı defolarımı biliyorum..Farkında olmadan yaptıklarımı da bilmek istiyorum..Bugün bunu düşündüm hep..Birileri son anda bana bir şey söylediği için değil de.Söylemedikleri için...Belki benim gibi içinde biriktirdikleri için...

Yaralar kanasa da iyiyim..Dünyanın sonu değil.İlk defa da yaşamıyorum.Yaşadıkça alıştım..Ama yine de görmemek isterdim..

Ve kırgınlıklarımı kar sarmasın isterdim..

Öyle beyaz beyaz yağsın.Örtsün her şeyi...Güneş dönünce gittiği yerlerden nasılsa her şey ortaya çıkmış olacak.....

İki parça can..




rüya bütün çektiğimiz rüya kahrım rüya zindan
nasıl da yılları buldu bir mısra boyu maceram

bilmezler nasıl aradık birbirimizi
bilmezler nasıl sevdik
iki yitik hasret
iki parça can...



şarkı için tık tık

18 Ocak 2010 Pazartesi

Unutkan.....mı?




Hep listeler yapıyorum geceden,sabah olunca böyle yaparım,şöyle yaparım diye..Ama sonra unutuyorum.Oysaki ben unutkan değilim.Kendimi kızdırmayı mı seviyorum?


15 Ocak 2010 Cuma

Hafta sonunuz için minik bir tavsiye:Sherlock Holmes


Fragmanını yazın izlemiştim.Yazdan beri vizyona girmesini bekliyorum desem yalan sayılmaz.Bugün vizyona girer girmez gidip izledik ve çok güzel vakit geçirdik.


Başrollerde Robert Downey Jr. ve ude Law var desem zaten ilginizi hemen çeker.





Müzikleri ayrı bir güzeldi.Heyecan dolu sahneleri daha da renklendirmişti.
Dinlemek isterseniz buradan buyurun..

Son günlerde izlediğim her filmin devamı gelir gibi geliyor nedense.(Avatarı izlediğimde,Yahşi Batıyı izlediğimde de.)Bu filmi izlediğimde de aynı şeyi düşündüm.Onca Sherlock Holmes hikayesinden bir kaç film daha çıkar değil mi?

Herkese keyifli hafta sonları!

Haydi masanızın üstünü toplayın!



Pinky haydi göster masanın üstünü dedi.

Kelebek sevgim aşikar,mor rengi de çok seviyorum.Masa üstü resimlerimi değiştiririm ara ara.Aynı resimleri görmekten sıkılırım.

Ben de Tibetin güzel annesinin,Yazın güzel annesinin,Sedacığımın,Zeynebin Kelebekleri ve Zeynebin Sesinin masa üstlerini merak ediyorum.

13 Ocak 2010 Çarşamba

Bugünlerde ben...


Dün Bakırköy Capa City AVM'de bebek arabasının koordinasyonunu sağlamayan birini gördüyseniz işte o bendim.Bebek arabası kullanmak ne zor işmiş.Hayırdır gizli gizli doğum yaptın çocuğu kaptın sokaklara mı çıktın diyeceksiniz.Benim gezmelere tozmalara beraber gittiğim canım arkadaşımın dün önemli bir işi vardı.Kızıma sen bakar mısın dedi bir süreliğine.Tatlı kızını çok sevdiğim için seve seve kabul ettim.

Annesinin yerine bana eşlik eden kızımızın ismi  Ada Deniz kendisi 8 aylık olmak üzere ilk kelimelerini çoktan söylemeye başladı.Emeklemek ve gülmek en sevdiği şeyler.

Minik Denizcim uyurken arabasındaydı.Karşıdan karşıya geçerken ilk defa araba sürdüğüm ve yola çıktığım an geldi.Ne zordu,arabalar durmaz.Neyse alışveriş merkezine girdik.Merdivenli girişi tercih etmedim zorlanırım diye.Uyurken mağazalarda dolaştım.Koca tekerlekli bebek arabası ile mağaza gezmek ne zormuş.Yine de gezmekten alıkoymadım kendimi.Derken Deniz prenses uyandı.Bana alışkın olduğu için ağlamadı.Ama sessiz kaldı iyice uyanana kadar.Bebek arabasındaki bebek ile sürekli konuşup şakalaşan da bendim.Deniz gülücükler atmaya başlayınca ohh dedim.Güle konuşa gezdik.Mağazalara girdik çıktık.Yukarı kata çıkalım dediğimde o yürüyen merdiven canavar gibi gözüktü gözüme.Haksız da değilim ne zorlandım anlatamam size.Ön tekerleği koydum ama ben yuvarlanıyordum az kalsın.Dengemi sağlayamadım.Araba aşağı kaymasın diye ne yapacağımı şaşırdım.İyi ki Deniz kemer ile bağlıydı.Sakın bağlamayı unutmayın arabaya.Çok önemliymiş anladım.Denizcim de şaşırdı.Neyse yukarı çıktık.Arkamda bana yardımcı olan çocuk ' Hanımefendi asansörler de var 'dedi.Keşke bilseydim dedim.Sonra öğrendim tabi.Asansörleri öyle yerlere saklamışlar ki kimse kullanmasın diye.Neyse Sephorada kız kıza makyaj malzemelerine baktık.Deniz de ilgi ile kutularını inceledi.Annesi geldi neyse ki,Deniz de benim acemiliğimden kurtuldu.Maşallahı var kuzucuğumun çok uyumlu bir bebek.Nazarlardan esirgesin Allah,o kadar tatlıdır ki görseniz.Arkadaşım anlattıklarıma çok güldü.Sen de alıştırma yaptın dedi.Yok ne zormuş araba kullanmak beni sarstı zaten dedim.Bana epey güldü.Ama bir bebek ile vakit geçirmek çok zor olsa da o kadar keyifli ki,demek insanın kendi çocuğu olsa neler hisseder diyorum hep.

Bu öğlen işlerimi halledip annemin yanına gidecektim.Yolda aradım.Annem yumurtalı ekmek yaptım dedi.Günlerdir aklımdaydı nasıl sevindim anlatamam.Ne zaman canım bir şey istese üşensem yapmasam ya da yapamayacağım bir şey ise anneme giderim.Annem mutlaka sanki beni duymuş gibi canımın istediği şeyi yapmış olur.Sonra sarı tonlarından sıkılan ben anneme saçlarımı boyattırdım.Çikolata kahve ile doğal rengime yakın bir renge dönmüş oldum.Sonuçtan çok memnunum.Kendimi yenilemek çok hoşuma gidiyor.Sevgilim de beğendi.Mutlu mutlu oturuyorum şu an..

***resim

Son kozmetik alış verişlerim




Dün sonuçlarını merak ettiğim bu ürünü aldım.Henüz uygulama yapmadım.Süper sonuçlar beklememek gerekir değil mi?Reklam dehası diyorum ben bu tür şeylere..Reklamlar işlevini tamamlıyor bizler de gidip alıyoruz.Etkilenmemek için uzak durmak gerek değil mi?



L'OCCITANE el kremini bloglardan takip etmiştim.Dünyada 5 saniyede 1 satılan ürünmüş.30 ml ürün için fiyat fazla geldi.Deneme amaçlı aldım.Çünkü ben kışın özellikle inanılmaz el kremi tüketirim.Çantamda ayrı,salonda ayrı bir durur.Sürekli sürerim.Çok kuru bir cildim var.Kullanmazsam rahatsız oluyorum.Krem çok iyi bir krem,sonuçlarından memnun kaldım.



Body Shop mağazalarına girince kendimi Alice gibi hissediyorum.Harikalar diyarında dolaşmak her ürünü koklamak denemek istiyorum.Bu çantada kolay taşınan parfüm %50 indirimdeydi.Kokusu bir zamanlar kullandığım DKNY Delicous kokusunu anımsattı.İkisinin de ortak noktası elma kokulu olması tabi.Bir kaç gün önce almama rağmen ne kadar çok kullanmışım değil mi?Diğer parfümler çantada ağırlık yapıyor.Çanta boylarını da almak gerek aslında.



Innova marka makyaj ürünü hiç kullanmamıştım.Gri far arayışı içindeyken bu ürünü buldum.Renginden ve kalıcılığından memnun kaldım.Dokusu da çok güzel,sürümü kolay.İçerisinde ışıltılar var.Fakat çok fazla değil.

Güzel blog arkadaşlarımdan süper ödüller!



Güzel Zeynepciğimden bu ödül geldi,




Pofidik tatlı şekerden de dostluk bildirimi aldım.





Şimdi okuyan herkese,yorum yapan herkese benden bu ödül ve bu dostluk bildirimi gidiyor.

Gönderen güzellere çok çok teşekkür ediyorum,kabul edenler de ayrıca çok sevindirir....


KOCAMAN EDIT :Sunshine ödülü tatlı Yaz'ın annesi Denizden de gelmiş ve ben görmemişim.Denizcim ve Yazcım çok teşekkür ederim;))





8 Ocak 2010 Cuma

Browniyi afiyetle yedik tabii:))



Kızlar gecesinin diğer solisti dün gece aradı.Haydi yarın Taksime gidelim.Yok ben üşeniyorum,nasıl geleceğim şimdi diyerek yan çizerken (son günlerde çok tembelim) beni kandırdı.Kendisi yeni anne olmuş biri.Üniversite günlerimizin avareliğini,güzel kızı dünyaya gelmeden önceki bol gezmeli tozmalı günlerimizi özlediğimizden söz ediyorduk son zamanlarda.Hazır güzel kızına bakacak babaanne de gelince hemen beni aradı tabi.Canım arkadaşım sabah geldi aldı beni düştük yola,kız kıza gezdik, yedik, içtik.Finali her zamanki gibi browni ile yaptık.
Resimde görünen el sabırsızlıkla browniyi hüpletmeyi bekliyor.
Şansımıza hava süperdi.Yoldaki trafiği bile çene çalmaktan anlamadık.



Herkese bu browni gibi çok tatlı bir hafta sonu dilerim!

7 Ocak 2010 Perşembe

21 gram-Ruhun ağırlığı



Yıllardır izleyeceğim,izleyeceğim dediğim bir film var.Nihayet dün izleyebildim.İzlemek isteme sebebim senaristinin Paramparça Aşklar ve Köpeklerin (Amores Perros) senaristi olması.O filmi izlerken çok etkilenmiştim.Bunu sevdiysen 21 gramı da çok seversin dedi izleyen arkadaşlarım.Evet,gerçekten çok sevdim..
Filme göre insan ölürken 21 gram kaybedermiş.Bu demek oluyor ki insan ruhu 21 gram ediyor.Filmin ismi de buradan geliyor.
Olayları zaman sırası ile göstermiyor.Film neredeyse  son sahnelerden başlıyor.Olaylar zamanları karışık olarak veriliyor.Başrollerinde Naomi Watts,Sean Penn var.

Bir kaza ile insanların hayatı nasıl birleşiyor ve nasıl dağılıyor?İzlerken oyunculuk kalitesi ve filmin farklı bakış açıları bunun cevabını güzel bir şekilde veriyor..

***resim

Şans Oyunları




Şans oyunları oynarım ben kendimi bildim bileli.Öyle bildiğiniz gibi değil.Mesela şarkılardan fal tutarım kendime.Mesela beklediğim şu mail gelirse,şöyle olacak derim.Ya da kırmızı benim olursa..Bazen durdururum oyunlarımı,en çok sevdiğim için ki onun için oynamaya korkarım..


***resim

6 Ocak 2010 Çarşamba

Sessiz kal...



Sanki her şeye yabancı gibi,
Hiç okuyamaz,yazamaz gibi,
Kelimeler cebimde birikti,
Ama yazsam kalbimdeki gibi durmayacak,
Söylesem sanki sihiri uçacak,
Ya git desem...
Gelen hiç olmayacak...


Sessiz kal..

***resim

Nostalji-Eski bir yaranın sızısı...




Uzun zamandır izlemeyi bekleyen bir dizi vardı hard diskimde.Ne izlesem diye düşünürken geçen gün Mad Men dizisi takıldı gözüme.Bu kadar üst üste ödül alan diziyi izlemek için geç bile kaldığımı itiraf edeyim.Dizide geçen enteresan diyaloglardan biri de Nostalji kelimesinin sözlük anlamı idi.Yunanca anlamı ESKİ BİR YARANIN SIZISI imiş.İnsanın kalbinde duyduğu hatıradan kuvvetli bir sızı olarak ifade edildi geçen diyalogda.Çok düşündüm bunun üzerine.Daha doğru bir tanım olamazdı dedim kendi kendime..
Nostaljiyi seven biriyimdir.Eskiden beri tanıştığım kişilerle eski günleri konuşmaktan çok zevk duyarım mesela...Eski fotoğraflara bakıp,eski şarkılar dinlemeyi de...Ben o yarayı acıtmayı sevenlerdenim..


Gelelim diziye...Dizide aldatılmayan kadın yok diye düşünüyorum.İlişkiler çok enteresan.Ama reklam camiasındaki arkadaşlara mutlaka izlemelerini tavsiye ederim.Başroldeki reklam yazarının reklam metinlerine çalışma şekli ve ortaya attığı fikirler çok yaratıcı.


Dizideki müzikler ayrı bir güzel..Okurken dinlemeniz için bir tanesini de paylaşmak istedim...Müzik kutularına bayılıyorum dizide de bazı sahnelerde var.Aramızda sigarayı bırakan arkadaşlar var(Bir adet Damlo) izlemediyse izlemesin hiç.İnsanlar yemek yemiyor su içer gibi sigara içiyor.Ya da içki içiyor.Zam günlerinin ardından sigarayı bırakmayı düşünen varsa izlemesin derim.Mazallah ömür billah bırakamazlar.


4 Ocak 2010 Pazartesi

Oyun arkadaşım,iş arkadaşım,yoldaşım,sırdaşım...


Bu yazım sadece sana....
Sen dünya üzerindeki ilk arkadaşım oldun benim..Barbielerle oynardık,oynarken akla gelmeyecek seneryalorla yönetmenlere taş çıkaracak konular bulurduk.Kağıt bebekleri keser keser oynardık.Hep farklı kağıt bebekler almaya çalışırdık.Bende olan sende olmasın.Sende olan bende olmasın ki,bir araya geldiğimizde değiş tokuş yapalım.Barbie evimiz yoktu ama sehpalar,masa altlarında villalarımız vardı.
Kavga etmeden saatlerce oynardık.Hangimiz onun evindeyse akşamları kalmasını isterdik.İki sessiz kızdık.Kendi dünyasında,kendi oyunlarında.Ahhh o sessizliğimiz nelere yol açtı sonra.Bilseydik sesimizi çıkarır,yaramaz olmayı başarırdık.
Bebeklerimizi suda yüzdürürdük.Şanslıysak içine şampuan da koyardık.Saatlerce leğen başında eğlenirdik.Oyun arkadaşımdın sen benim.Hatırladığım ilk oyun arkadaşım...
Seneler geçti..Araya yollar girdi,yıllar girdi.Ama ara ara görüştük.Mektuplar gönderdik.

Sonra çok büyüdük..Okullardan mezun olduk...
İşe başladım,1 yıl sonra sen de yanımda işe başladın....Senelerce karşı karşıya çalıştık.Güldük,ağladık,stres olduk,aman boş ver dedik.En çok tatlı yemeyi sevdik birlikte..Dertlerimizi paylaştık her zaman..Hep en yakın el olduk birbirimize..Tek bakışta konuşmadan anlaştık,anlaşmamız sinir etti herkesi.Konuşmadan nasıl anlarlar birbirlerini dediler..En zor anda kahkahalarla kendimizle dalga geçtik..Hayat öyle daha kolaydı...Stresli olduğumuz anlarda birimizin bir espri yapması bütün bulutları dağıtırdı...Dünya yansa yaprak dolması yiyen insanlardık kimi zaman...
Aynı anda ayrıldık,aynı anda yeni işe başladık...Zor zamanlar geçirdik...Güzel zamanlarımız da oldu belkii...Ama umutlarımız tükendi...Sonra ikimizde ayrıldık o işten de...
İşte en çok özleyeceğim bu olacak demiştik sen de,ben de...Bugün aradın...Yeni işine başladın...Gözlerim seni arıyor,öyle alışmışım ki dedin..Karşı masamdakini sen sanıyorum dedin...Ben seni arayacaktım oysa ilk günün için..Yeni başlangıcın için çok sevinçliyim...Sen hep en güzelini hak ediyorsun...
Şaka maka dediğimiz her şey çıkıyor değil mi?Keşke yine aynı yerde olmayı da dileseydik..Ama biliyorduk..Şartlar değişecek,hayat değişecek,yollar farklılaşacak...
Sen benim ilk oyun arkadaşım,en önemli iş arkadaşım,yoldaşım,her zaman sırdaşımdın...Hayatta, gözlerine baktığımda ne düşündüğümü bilen insansın...

Her şey güzel olacak şekertom,kuşum...
En çok karşı masamda olmanı özleyeceğim ben de emin ol gideceğim yerde...
Bütün olumsuzluklar arkanda kalsın...Her şeyin en iyisini hak ediyorsun sen...Karşına iyi insanlar çıksın hep..Senin değerini bilsinler ona göre..

Ahhh canım benim gün içinde öyle özlüyorum ki senle konuşmalarımızı..Terapi gibiymiş o sohbetlerimiz...Şimdi boş eve seslenir gibiyim...

Yürüdüğün yollar da kendin gibi güzel insanlar çıksın hep karşına,şans senden yana olsun,sağlık da.....Huzurun bozulmasın hiçbir zaman...Sen hep en güzellerini hak ediyorsun..Gönlün geniş,tertemiz...İnsanlar üzüyor seni bildikleri için nasılsa gönlü geniş diyorlar..İzin verme sakın bundan sonra...

SENİ ÇOK SEVİYORUM....

3 Ocak 2010 Pazar

Eight Miles High-Das Wilde Leben ve Summer Wine





Summer Wine bir kaç yıl önce dinleyip çok sevdiğim bir şarkı.
Şarkıyı söyleyen 
Natalia Avelona ait bu filmi şarkıdan ötürü merak ettim.
Film ünlü Berlin Kommün 1 
hayatından çok açık ve net söz ediyor.
Açık şöyle ki;filmlerde kadın çıplaklığı 
olur,erkek çıplaklığı pek olmaz.Bu filmde erkekler de çıplak.
Filmde cüretkar sahneler bol,gerçek bir hikayeden uyarlanmış.
Benim için en ilgi çekici kısımlardan 
biri  Mick Jagger ve Keith Richards gibi rock starları ile de aşk yaşaması.


Bir de çok sevdiğim bir şarkının da filmin son sahnelerine doğru çalmasıydı.
Rolling Stones üyelerini sıraya girmiş görünce bir şarkı bekliyordum doğrusu.




2 Ocak 2010 Cumartesi

Sevinçten ağlamak üzereyim!

Spordan çıktım sevgilim aradı sana iki paket var dedi.Ben de oyalanmadan merakla eve yol aldım.Çocuk gibi heyecanla açtım paketleri.Sevinçten ağlamak üzereyim.Ne kadar şanslıyım dedim sizlerle yolum kesişti.

Sedacım sen ne zarif birisin!Ben bu broşa Sedanın melek kanatları ismini verdim.Kutusunu süsünü ayrı bir sevdim.



Pembe pamuk şekerim el emeği göz nuruna teşekkür ederim.Vanilyayı sevdiğimi nereden bildin?Bu tavşan senin harikalar diyarından yenmek için bana geldi değil mi?Kelebek kolyeye yıldız taşları eklemişsin,bayıldım.



Eve geldim kutu kutu sürpriz.Sevgilim de ne kadar zarifler dedi,çok hoşuna gitti.Eve girer girmez hadi aç hadi aç dedi.

Geçen hafta Tibet'in güzel annesi le buluştuğumuzda dedim ki Ona bir kız kardeşim olmasını çok isterdim dediğimde Sibel bana dedi ki,bak Yıldızcım herşeyin bir nedeni var,sana bloglardan bir sürü kız kardeş geldi.Bir sürü kız kardeşin var artık senin dedi.

Evet herşeyin bir nedeni var....Hepiniz ayrı bir güzelsiniz,hepiniz ayrı bir şekersiniz...Ne diyeyim iyi ki varsınız!

1 Ocak 2010 Cuma

Hayal gücümüzün sınırları artık yok-Avatar delisi Yıldız..




Uzun zamandır böyle bir film izlememiştim.2009 un son günlerinde de izledik sevgilimle.Bugün de ağbimlerle tekrar gittik 2010 un ilk gününde de izlemiş olduk.Filmle ilgili anlatacak çok şey var.Ama filmi izlerken ki hislerimden söz etmek isterim.Büyük ev ağaçları yıkılırken hep gözlerim dolu dolu oldu ve boğazım düğümlendi.İnsan ırkının tutmak yerine Pandora halkının savaşı kazanması için dua ettim.O güzel yerde yaşamak için insan olmaktan bile vazgeçerim dedim.Yerli haklı öldürmek Amerikan ırkının doğasında var.Kendilerine güzel bir gönderme yapmışlar.Pandora yerine Amerikayı koyun,kızılderilere benzeyen bir halk,inanışlarıyla bile.Yine topraklarını almaya çalışanlar.Değerli taş için anlamsız öldürme istekleri.Filmi mutlaka izleyin,insanların nasıl doğayı unuttuklarını düşünün.Kızılderileri yerine koymasakta biz de doğa dünyasını böyle mahvetmiyor muyuz?



2010'a girerken..



2010'a güzel başladık.Dostlar arasında..Sonra ağbim,eşi ve yeğenim de bize katıldı.Pek bir koşturdum.Ama zevk aldım,sevdiklerime güzel bir şeyler hazırladığım için.

Yemeklere gömülmeden önce masadan bir görüntü.Hiç şaşırmadınız değil mi?Kelebeklerim her yerde...